İklim Gündemi

SEFiA İklim Gündemi #56: COP29 sonrasında iklim finansmanına dair güncel tartışmalar

sefia-gundemi-56-web

Bugün, 9 Aralık 2024.

SEFiA İklim Gündemi’nin yeni sayısına hoş geldiniz…

Bu sayıda, COP29 sonrasında iklim finansmanı alanındaki güncel tartışmalara yer veriyoruz.

Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!

Keyifli okumalar,

Almanya Büyükelçiliği ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) tarafından düzenlenen Climate Talks: Financing the Energy Transition kapsamında gerçekleştirilen “Net-Sıfır 2053’e Giden Yolda Türkiye’nin Yeşil Kalkınmasının Finansmanı” başlıklı panelde konuşan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Humberto Lopez, Dünya Bankası’nın Türkiye’nin elektrik iletim altyapısını güçlendirmek amacıyla önümüzdeki dönemde 1,5 milyar dolarlık yatırım yapacağını duyurdu.

Panelde konuşan SEFiA Direktörü Bengisu Özenç, iklim finansmanı imkânlarını geliştirirken, ana akım finansmanda yön değiştirmenin gerekliliğine değindi. Türkiye’nin 2053 hedeflerine ulaşılmasında kömürden çıkmanın kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Kömürden çıkış sürecini destekleyebilecek finansman seçeneklerini değerlendirdi.

Düşünce kuruluşu EMBER’in yeni analizi, Türkiye’nin güneş enerjisi üretiminin 2024 yılında 2023’e göre %40’tan fazla artış gösterdiğini, puant elektrik talebindeki artışın üçte ikisini karşıladığını ve puantın gerçekleştiği 2024’ün Temmuz ayında 10 milyonun üzerinde kişiye enerji sağladığını ortaya koyuyor.

  • Nedir? Puant, elektrik tüketim talebinin en üst noktaya ulaştığı zaman dilimini ifade eden elektrik piyasası terimidir.

  • Neden önemli? Güneş enerjisinin puant talebi karşılamadaki oranının 2017’den bu yana yedi kat arttığı belirtiliyor. Bu durum, enerji arz güvenliğinin sağlanması ve fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılmasında güneş enerjisinin dönüştürücü potansiyelini ortaya koyuyor.

  • Maliyet etkisi: Güneş enerjisindeki bu hızlı artış, çevresel faydalar sağlamanın yanı sıra Türkiye’nin 16 GW’lık fosil yakıtlı santral yatırımından da kaçınmasını sağladı ve fosil yakıt bağımlılığına bağlı maliyetleri azalttı.

EY’nin yeni çalışmasında şirketlerin %41’i iklim değişikliğinin risklerini azaltmalarına yardımcı olacak bir geçiş planına sahip olduklarını bildirirken, %21’i gelecekte bir plan geliştirmeyi düşündüklerini, %38’i ise yakın zamanda böyle bir niyetlerinin olmadığını belirtiyor.

  • Ülkeler: Geçiş planlarının benimsenme oranı Çin’de %8, ABD’de %32 seviyesinde. Buna karşılık, Birleşik Krallık ve Avrupa ülkelerinde bu planların benimsenme oranı sırasıyla %66 ve %59. Bu farkın, büyük ölçüde uygulanan yasal mevzuattan kaynaklandığı değerlendiriliyor.

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) ve Küresel Rüzgar Örgütü’nün (GWO) yeni raporuna göre, küresel rüzgar enerjisi hedeflerini karşılamak ve net sıfır emisyon yolunda ilerlemek için 2028 yılına kadar 532 bin rüzgâr teknisyenine ihtiyaç duyulacak.

  • Mesleki eğitim: Söz konusu teknisyenlerin %40’ının sektöre yeni katılan çalışanlardan oluşması bekleniyor. Mesleki eğitime yatırım yapmanın önemi vurgulanıyor.

Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP 29) geride kaldı. COP29’daki çetrefilli finans gündemine daha yakından baktığımızda hangi tartışmalar öne çıkıyor? İklim finansmanında nasıl bir yol izleneceği ve finansman miktarı üstüne değerlendirmelere göz atalım.

Beklentiler ne yöndeydi?

İklim Finansmanı Bağımsız Üst Düzey Uzman Grubu’nun (The Independent High-Level Expert Group on Climate Finance – IHLEG) yayınladığı Raising ambition and accelerating delivery of climate finance başlıklı rapor, finansman müzakereleri süresince temel referans metni oldu.

  • Rapora göre gelişmekte olan ülkelerin 2030’a kadar her yıl 1 trilyon dolar, 2035’e kadar ise 1,3 trilyon dolar iklim finansmanına ihtiyacı bulunuyor.

  • Çin dışındaki gelişmekte olan ülkeler için 2030’da öngörülen yatırım ihtiyacı, yılda yaklaşık 2,4 trilyon dolar –Paris hedeflerine ulaşmak için gerekli olan yatırım– seviyesine ulaşıyor.

  • 2030 yılına kadar çok taraflı kalkınma bankalarından sağlanan finansmanının üç katına, iki taraflı finansmanın 2030 yılına kadar en az ikiye katlanarak 100 milyar dolara çıkarılması ve kaynakları arasında gönüllü karbon piyasaları ve uluslararası vergiler olan imtiyazlı finansmanın 2030’a kadar 150 milyar dolara çıkarılması öneriliyor.

Finansman nasıl sağlanacak?

Peki, iklim finansmanı nasıl sağlanacak? Zirve boyunca bu konuya dair iki önemli çalışma paylaşıldı:

İlki, niceliksel iklim finansmanı hedeflerine nasıl ulaşılacağına, finansmanın kalitesini de dikkate alarak da odaklanan, Doğal Kaynakları Koruma Konseyi’nin (the Natural Resources Defense Council – NRDC) hazırladığı modeli anlatıyor. OECD verilerine göre 2013 yılında gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere sağlanan 52,4 milyar dolarlık iklim finansmanı 2021 yılında 89,6, 2022 yılında ise 115,9 milyar dolar seviyesine yükseliyor.

  • Fakat 100 milyar dolarlık hedefe yönelik bu iklim finansmanının üçte birinden daha azı uyum çabalarına yönlendiriliyor. Kamu iklim finansmanının yaklaşık %70’i kredi olarak sağlanıyor. Düşük gelirli ülkeler daha fazla hibe finansmanı alıyor (%64), ancak diğer gelişmekte olan ülkeler için krediler, alınan toplam finansmanın %80’inden fazlasını oluşturuyor. Böylece devletlerin borç yükleri potansiyel olarak daha da kötüleşiyor.

Modelde, çok taraflı kalkınma bankalarının finansmanı ağırlıklı olarak kredilerden oluşurken, iki taraflı kurumlar ve çok taraflı iklim fonlarıyla hem hibe hem de hibe dışı araçların sağlanması gibi alternatif öneriler sunuluyor. Yenilikçi vergilerin, hibeye dayalı yeni kaynaklar yaratma vaadi sunduğu belirtiliyor. Mevcut özel finansman öncelikle piyasa oranlarında sunulan kredilere yönelikken, niteliksel kriterler veya alt hedeflerle finansmanın ihtiyaç duyulan alanlara yönlendirilmesi bekleniyor.

İkinci olarak, UN Climate Summit’in IHLEG raporundaki finansman aşamalarını basamaklar halinde görselleştiren değerlendirmesi, 1.3 trilyon dolarlık iklim finansmanının nasıl toplanacağına dair kolay anlaşılabilir bir kaynak sunuyor.

Merdivenin dördüncü basamağında yenilikçi finansman kaynakları, değerlendirme yazısında ayrıca örneklendiriliyor. Toplamı 1.6 trilyon doları bulan öneriler arasında borsa işlemleri üzerinden %0.1 oranında küresel bir vergi alınması (418 milyar dolar), deniz taşımacılığından salınan karbondioksit tonu başına 100 dolar vergi alınması (80 milyar dolar) ve G20’nin servet vergisi önerisi (250 milyar dolar) gibi öneriler sıralanıyor. Bu öneriler mevcut potansiyeli ortaya koyması bakımından önemseniyor.

Problem nerede?

Mevcut tartışmalar kapsamındaki esas problem, gün sonunda ilgili taraflardan bağlayıcı/somut nitelikte fon sağlamak yerine fonları harekete geçirmelerinin istenmesi ve  taraflara özel sektörden yararlanma esnekliği tanınması. Ayrıca gelişmekte olan kırılgan ekonomiler için finansman kadar finansmanın niteliği de (hibe ya da kredi olarak sağlanması) önem arz ediyor.

Finansman yükünün büyük ölçüde özel sektöre bırakılması bir risk. İklim eylemine yatırım yapmak için ortaya çıkan açık, giderek artıyor ve daha fazla gecikmenin, ileride daha ağır bir maliyetle sonlanması bekleniyor. Eylemin geciktirilmesinin maliyetinin küresel ekonomiye maliyetinin 2070 yılına kadar 178 trilyon dolara ulaşması, eyleme geçmenin yan faydalarının ise küresel gelirde 2030 yılına kadar %15-18’lik bir artışa yol açması bekleniyor.  Öte yandan, karbon kredileri anlaşmasının tam olarak işler hâle gelmesiyle ulusal iklim eylem planlarının uygulanmasının maliyetini yılda 250 milyar dolar azaltabileceği tahmin ediliyor. Bu aşamada, iş dünyasının yenilikçi finansman odaklarını teşvik ederek finansmanı artırmak üzere etkisini de yadsımamak gerekiyor.

Sonuç olarak COP29, önemli sonuçlarının yanında, iklim finansmanındaki mevcut eşitsizliklerin giderilmesi gerektiğini ve daha kararlı bir yaklaşımın elzem olduğunu ortaya koyuyor.

İklim Finansmanı Tartışmaları Ne Yönde İlerliyor: COP29 Sonrası Değerlendirme

Benzer Yazılar