Bugün, 17 Mart 2025.
SEFiA İklim Gündemi’nin yeni sayısına hoş geldiniz…
Bu sayıda SEFiA’nın yeni interaktif web sayfası Fosil Yakıt Teşvikleri Takibi’ni ve SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin yayımladığı SKDM ve Türkiye: Sektörel Etkileşimler, Fayda ve Maliyetler başlıklı raporu inceliyoruz.
Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!
Keyifli okumalar,
Nature Climate Change dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, küresel çapta tüm uygun çatıların güneş panelleriyle donatılması hâlinde yılda 19 bin 500 TWh (teravatsaat) elektrik üretebilir. Söz konusu üretim, küresel elektrik ihtiyacının %65’ini karşılayabilir.
Küresel ısınma: Çalışmada, çatı üstü güneş enerjisinin 2050 yılına kadar küresel sıcaklık artışını 0,05 ila 0,13 derece arasında azaltabileceği hesaplanıyor.
Bölgeler: Yüksek karbon salımı ve büyük bina stoku nedeniyle Doğu Asya, çatı üstü güneş enerjisinde en büyük potansiyele sahip bölge olarak öne çıkıyor. Kuzey Amerika ve Avrupa’nın ise toplam 4 bin 300 GW’ı (gigavat) aşan kurulum potansiyeline sahip olduğu tahmin ediliyor.
Carbon Majors çalışmasına göre Saudi Aramco, Coal India, ExxonMobil, Shell ve çok sayıda Çin merkezli şirketin de aralarında bulunduğu 36 şirketin kömür, petrol ve doğal gaz üretimi 2023 yılındaki toplam küresel emisyonların yarısını (20 milyon tondan fazla) oluşturuyor.
Ayrıntılar: Eğer Saudi Aramco bir ülke olsaydı Çin, ABD ve Hindistan’dan sonra dünyayı en çok kirleten dördüncü ülke olacaktı. ExxonMobil ise dünyanın dokuzuncu en büyük kirleticisi olan Almanya ile hemen hemen aynı miktarda emisyondan sorumlu.
Neden önemli? Küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine ulaşılması için küresel emisyonların 2030’a kadar %45 azaltılması gerekiyor. Ancak emisyonlar hâlâ artıyor ve bu durum, gezegen genelinde can ve geçim kaynaklarını yok eden aşırı hava koşullarının sıklığını ve şiddetini güçlendiriyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), iklim değişikliğinin neden olduğu felaketlerle başa çıkmada yoksul ve savunmasız ülkelere yardım etmeyi amaçlayan Kayıp ve Zarar Fonu’nun yönetim kurulundan çekildi. Geri çekilmenin derhâl yürürlüğe girdiği belirtildi.
Bir adım geriden: 2023 yılında gerçekleştirilen COP28 BM iklim zirvesinde yaklaşık 200 ülke Kayıp ve Zarar Fonu’nu kurmayı kabul etmişti. BM verilerine göre, 23 Ocak itibarıyla gelişmiş ülkeler fona 741 milyon dolar bağışta bulunurken, ABD ise 17,5 milyon dolarlık bir katkı sözü verdi.
Beklentiler: Fonun bu yıl kuraklık, sel ve tarım arazilerinin çoraklaşması gibi iklim etkilerinden telafisi imkânsız zararlar gören savunmasız ülkeleri destekleyen projelere finansman sağlamaya başlaması bekleniyor.
ABD’nin iklim politikası: ABD’nin kayıp ve zarar fonundan çekilmesi, Başkan Donald Trump yönetiminin iklim değişikliğiyle küresel mücadelede ülkesinin desteğini sona erdirmek için attığı birçok adımdan biri. SEFiA tarafından hazırlanan blog yazısı, “Trump’ın İklim Politikaları Bundan Sonrası İçin Ne İfade Ediyor?” sorusunun cevabını arıyor.
Çin yeni açık deniz rüzgâr santralleri geliştireceğini, geniş çöl alanlarında yeni enerji üslerinin inşasını hızlandıracağını ve kömürle çalışan tesislerinde düşük karbonlu teknoloji denemelerine yönelik planlarını duyurdu.
Bir adım geriden: Çin’in karbon yoğunluğunun 2024 yılında %3,4 oranında azaldığı açıklanmıştı.
Azaltım hedefi: Ülke, 2021-2025 döneminde karbon yoğunluğunu %18 oranında azaltmayı hedefliyor. Fakat yapılan yorumlarda Çin’in karbon yoğunluğunu 2020’den 2024’e yalnızca %8 oranında azaltmayı başardığı ve 2025 yılında bu hedefine ulaşmanın son derece zor olduğu belirtiliyor.
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) tarafından hazırlanan ve Türkiye’de fosil yakıt teşviklerinin takibini yapan, yeni interaktif web sayfası yayınlandı. Bu çalışmayla, dünya genelinde fosil yakıt kullanımında önemli bir finansal destek mekanizması olarak öne çıkan fosil yakıt teşviklerinin Türkiye’deki görünümüne odaklanılıyor. Fosil yakıt teşviklerinin Türkiye’nin iklim politikalarına, 2053 net sıfır emisyon hedefleri doğrultusunda, fayda sunmadığı vurgulanıyor.
SEFiA Fosil Yakıt Teşvikleri Takibi,
Fosil yakıt teşvikleri hesaplamalarına dair farklı yaklaşımları değerlendiriyor ve Türkiye’de fosil yakıt teşviklerinin takibinin neden önemli olduğunu tartışıyor.
Hükümetler tarafından sağlanan finansal destekler ve gelir ya da fiyat desteklerini kapsayan fosil yakıt teşviklerini; bütçe transferleri ve vergi harcamaları olarak iki ana kalemde toplulaştırıyor.
Kamuya açık kaynaklardan faydalanılarak hazırlanıyor. Fosil yakıt teşviklerini yıllara ve kaynaklarına göre ayrıştırıyor. Hesaplamalarda kullanılan tüm kaynakların yanında oluşturulan veri seti de paylaşıma sunuluyor.
Türkiye’nin enerji ve çevre politikalarıyla fosil yakıt teşvikleri arasında, kömürlü termik santrallere sağlanan sübvansiyonlar ve kapasite mekanizması gibi ödemelere bağlı olarak, büyük bir uyumsuzluk söz konusu.
Türkiye’de 2022 yılında 41,4 milyar TL olan toplam fosil yakıt teşvikleri, 2023 yılı itibarıyla 63,8 milyar TL’ye yükseliyor. Alt kırılımlarına bakıldığında 2022 yılında 29,3 milyar TL olan vergi harcamaları 2023 yılında 43,8 milyar TL’ye; aynı dönemde bütçe transferleri ise 12,1 milyar TL’den 20 milyar TL’ye ulaşıyor.
Teşviklerin büyük çoğunluğunu petrol ve doğal gaz oluşturuyor.
Bengisu Özenç, SEFiA Direktörü: Fosil yakıt teşvikleri, fiyatları düşük tutarak tüketicileri korumayı amaçlasa da; daha yüksek vergilere/borçlanmaya, kaynak ve gelir dağılımında verimsizliğe ve olumsuz sağlık etkilerine neden oluyor. Türkiye’nin fosil yakıt teşviklerini sürdürmekteki ısrarı, hatırı sayılır bir kaynak harcamasına neden olmasının yanında, enerjide ithal bağımlılığını artırması bakımından da cari işlemler dengesini bozucu bir etkiye sahip. Fosil yakıt teşviklerinin kaldırılmasından sağlanacak tasarruflar, kamu faydasını gözeten ve Türkiye’nin 2053 net-sıfır patikası ile uyumlu kalkınma politikalarını destekleyecek alanlara yönlendirilebilir.
Taylan Kurt, SEFiA Analisti: Üstünde durulması gereken bir diğer konu, fosil yakıt teşviklerinin gelir dağılımına etkisi. Teşviklerden en fazla yararlanan kesim, yoksul hanehalkları değil, onlardan daha fazla enerji tüketen zengin hanehalkları. IMF’nin 20 adet gelişmekte olan ülkedeki fosil yakıt teşviklerinin dağılımsal etkisini incelediği çalışmada nüfusun en zengin %20’lik kesimi fosil yakıt sübvansiyonlarının %43’lük kısımından fayda sağlıyor. Bu oran en yoksul %20’lik kesim için sadece %7 seviyesinde. Nüfusun en yoksul %60’lık kesimi fosil yakıt teşviklerinden en zengin %5’lik kesim kadar bile fayda sağlayamıyor. Tartışmalar kapsamında bu adaletsizliğin de göz önünde bulundurulması gerekiyor. Fosil yakıt sübvansiyonlarının kaldırılarak elde edilen gelirin daha iyi hedeflenmiş sosyal harcamalara aktarılması ve üretken yatırımlar için kullanılması gerekiyor.
Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulamaya alınan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile birlikte, Türkiye’nin en büyük ticari partneri olan AB ile yürüttüğü ticaretin korunması ve geliştirilmesine yönelik politikalar önem kazanmıştır. Ancak SKDM’ye uyumla AB ile ticaretin korunmasının ötesinde Türkiye’nin, SKDM’yi ve genel olarak da diğer ülkelerin uygulamaları üzerinden küresel ticaretteki diğer düzenlemeleri aşan, ekonomisinin bütününü kapsayan bir karbon fiyatlandırması politika setine ihtiyacı bulunuyor.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi tarafından hazırlanan SKDM ve Türkiye: Sektörel Etkileşimler, Fayda ve Maliyetler başlıklı rapor, AB SKDM’nin nicel ve nitel etkilerini ortaya koymayı amaçlıyor. AB SKDM kapsamında birinci aşamadaki demir-çelik, çimento, alüminyum ve gübre sektörlerine odaklanan ve bağlantılı sektörlerdeki etkileşimleri kapsayan çalışmada fayda-maliyet analizine dayanan bir etki analizi yapılıyor. Mevcut sanayi ve ticaret politikalarının süreceği Olağan Durum ve Sanayi Dönüşümü başlıklarındaki iki ana senaryoya göre fayda ve maliyetlerin belirlendiği raporda, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllık kritik süreçte atması gereken adımlara dair öneriler sunuluyor.
Raporda sunulan temel mesajlar aşağıdaki gibidir:
Karbon fiyatlandırması olmadan da SKDM sektörlerinde ihracatın toplam maliyeti, toplam faydasını aşmaktadır. Bu durum, SKDM sektörlerinde güçlü bir yapısal dönüşümün gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu dönüşüm yalnızca tekil sektörler bazında değil, sektörler arası ilişkileri de dikkate alarak ticaret politikası ve sürdürülebilir kalkınma politikalarıyla bütünleşik bir şekilde ele alınmalıdır.
Yapısal dönüşüm yalnızca üretim süreçlerinde değil, yeşil dönüşüm ve enerji dönüşümü perspektifleriyle ele alınmalıdır. Karbonsuzlaşma yol haritası, sektörlerin iç dinamiklerini dikkate alarak çoklu alternatif senaryolarla geliştirilmelidir. Net sıfır karbon yol haritası, Türkiye’nin kalkınma öncelikleriyle uyumlu olmalı ve emisyon azaltım stratejileri ile döngüsel ekonomi yaklaşımlarını entegre etmelidir.
Dönüşümün zamanlaması kritik önemdedir; 2035-2040 vadesine odaklanılmalıdır. Uluslararası rekabet koşulları ve AB SKDM ile hem AB’de hem diğer bölgelerde gelişen benzer politikalar göz önüne alındığında, Türkiye’nin rekabet gücünü koruyabilmesi için erken uyum sağlaması gerekmektedir.
Karbon fiyatlandırması ve ulusal ETS uygulaması, Türkiye’nin AB pazarındaki konumunu güçlendirebilir. Karbon fiyatlaması, sınırda karbon vergisi yükünü azaltırken, yerel karbon vergisi gelirlerinin dönüşümün finansmanında kullanılması önemli bir kaynak yaratabilir.
Sanayi dönüşümünü desteklemek için uluslararası iş birliği ve finansman fırsatları değerlendirilmelidir. İklim diplomasisi ve SKDM’den etkilenen diğer ihracatçı ülkelerle iş birliği, maliyetlerin adil paylaşımı açısından kritik olacaktır.
SEFiA İklim Gündemi ekibi olarak takip ettiğimiz değerlendirme yazılarını ve diğer önemli gelişmeleri derliyoruz.