SEFiA İklim Gündemi’nin yeni sayısına hoş geldiniz…
Bugün, 19 Ağustos 2024.
Bu sayıda, EMBER’in Yerli Kömür, Baz Yük Sağlamaktan Uzak başlıklı analizini inceliyoruz.
Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!
Keyifli okumalar,
- Öte yandan: İklim krizi kaynaklı sıcak hava geçen yıl Avrupa’da yaklaşık 50 bin kişinin ölümüne neden oldu. Avrupa, diğer kıtalara kıyasla çok daha hızlı ısınmaya devam ediyor.
- Mevcut hedefler: Mevcut ulusal hedefler, 2022 yılı sonundaki 901 gigavatlık rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 2030’a kadar 2,4 kat katına çıkmasını sağlıyor. Artışın büyük kısmının Çin’deki büyümeyle sağlanması bekleniyor.
- Üç kat hedefi: Rüzgâr enerjisi kapasitesinin üç katına çıkarılması için dünyada 585 gigavat ilave kapasite artışı gerekiyor.
- Neden önemli? Bankaların kömür endüstrisinden çekilme politikaları, küçük şirketlerin alternatif finansman kaynaklarına erişimini zorlaştırıyor. Bu durum, şirketlerin kömür faaliyetlerini azaltmasına neden oluyor. Bu gelişmeler, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların artmasına ve temiz enerjiye geçişin hızlanmasına yardımcı oluyor.
- Ayrıntılar: Yılın ilk yarısında yenilenebilir enerjiden sağlanan elektrik sayesinde 14,5 milyar metreküplük doğal gaz ithalatının önlendiği ve ekonomiye yaklaşık 4,8 milyar dolarlık katkı sağlandığı kaydedildi.
Düşünce kuruluşu EMBER, Yerli Kömür, Baz Yük Sağlamaktan Uzak başlıklı analizinde, yerli kömürlü termik santrallerin baz yük –yani sürekli elektrik üretebilme– potansiyelini inceliyor. Bu santrallerin baz yük santrali performansından uzak olduğunu ortaya koyuyor. Baz yük olarak adlandırılabilecek sürekli elektrik talebinin yaklaşık 20 GWh olduğu tahmin edilen ülkemizde, yerli kömüre dayalı santraller gösterdikleri düşük elektrik üretim performansıyla bu talebin karşılanmasında yetersiz kalıyor.
Kömürden elektrik üretimi kaynaklı emisyonlar Türkiye emisyonlarının %20’sine denk
Kömürden elektrik üretimi son on yılda iki katına ulaşırken 2023 yılında 118 TWh’lik kömürden elektrik üretimi Türkiye’nin en yüksek üretimi olarak kayıtlara geçiyor ve Türkiye’nin emisyonlarının beşte biri yalnızca kömüre dayalı termik santrallerden kaynaklanıyor. Öte yandan, Türkiye’deki kömür rezervlerinin çok büyük bir kısmının ısıl değerinin düşük olması, birim elektrik üretimi için yüksek miktarlarda kömür tüketilmesini gerektiriyor.
- Nasıl? Linyit yakıtlı santrallerde 1 MWh elektrik üretimi için ortalama 1.700 kg kömür tüketilirken ısıl değeri yerli kömüre göre yüksek olan ithal kömür yakıtlı santrallerde 1 MWh elektrik üretimi için 350 kg kömür kullanılıyor.
Yerli kömür santralleri baz yük sağlamaktan oldukça uzak
Yerli kömürün kapasite kullanım oranı ortalama %48 olarak gerçekleşirken ithal kömür ve rüzgârda bu oran %71 ve %34 olarak hesaplanıyor. Yerli kömürde 4 GW’tan fazla kurulu güç, %50 kapasite faktörü altında çalışıyor. Bazı yerli kömür santrallerinde bu oranın %16’ya kadar düşüyor. En düşük orana sahip on santralin tamamını yerli kömür santralleri oluşturuyor.
Emre amade kapasite oranını %75’in üzerinde tutabilen sadece üç yerli kömür santrali olurken, yerli kömüre dayalı santrallerin ortalama olarak yaklaşık yarı kapasitesinin kullanılabildiği hesaplanıyor.
Arıza kaynaklı üretim kayıpları ortalama yıllık 22 TWh
Kömüre dayalı santrallerde yaşanan arızaların yıllık ortalama 22 TWh üretim kaybına yol açtığı belirleniyor. Kömürde arıza kaynaklı üretim kaybı, toplam üretimin beşte birinden yüksek değere ulaşıyor. Yerli kömür santrallerinde arıza kaynaklı kayıplar gerçekleşen üretimin %31’ine eşitken ithal kömürde bu oran %13 olarak gerçekleşiyor.
Ne yapmalı?
Türkiye’nin emisyon azaltım hedefi aslında emisyon artışını öngörüyor. Kömürden elektrik üretimi kaynaklı emisyonların payı 2012 yılında %14 seviyesindeyken 2022’de %20’ye yaklaşıyor ve bu yükselişin ana nedenini Türkiye’nin enerji portföyü içerisinde ağırlığı artan ithal kömüre dayalı santraller oluşturuyor.
Oysa Uluslararası Enerji Ajansı’na göre 2023 yılında yapılan güneş ve karasal rüzgâr tesislerinin %96’sı yeni kömür ve doğalgaz santrali kurulumundan daha az maliyetli. Maliyetleri düşüş eğiliminde olan temiz teknolojilerinin, eski ve pahalı fosil yakıt santrallerinin yerini alması kaçınılmaz olarak görülürken; Türkiye’nin de bu dönüşümü öncelikle elektrik şebeke yatırımlarını, güneş ve rüzgâr enerjilerinin toplam üretim içerisinde yüksek paylara ulaşmasına imkân verecek şekilde desteklemesi gerekiyor. Baz yük etkisi az olan yerli kömür santrallerine verilen kapasite mekanizması gibi desteklerin azaltılması ve nihayetinde sonlandırılması önemli bir kilometre taşı olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin belirlediği iklim hedeflerinin sağlanabilmesi için vakit kaybedilmeden baz yük etkisi en düşük olan santrallerin önceliklendirilerek kömüre dayalı elektrik üretiminin toplam üretimdeki payının azaltılması öneriliyor. Sonuç olarak, kömürden çıkış stratejisinin belirlenmesi ve bu stratejinin enerji politikalarına entegre edilmesi, Türkiye’nin hem iklim ve enerji hedeflerine ulaşması hem de ekonomik olarak daha rekabetçi bir enerji piyasası oluşturması önemli politika adımları olarak değerlendiriliyor.
SEFiA İklim Gündemi ekibi olarak takip ettiğimiz değerlendirme yazılarını ve diğer önemli gelişmeleri derliyoruz:
- Nisan ayında E3G ile yayımladığımız Kömürden Çıkışın Finansmanı: Türkiye Örneği raporu ile Türkiye’nin kömürden çıkışının maliyetini santral özelinde inceleyerek ortaya koyduk.
- Türkiye Enerji Sektöründe Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Araştırması
- IPCC’nin yeni raporu ne zaman yayımlanacak?