İklim Gündemi

SEFiA İklim Gündemi #59: İklim Ağı kuruldu, Türkiye’de adil geçiş algısı ve politikalar

iklim-gundemi-59-web

Bugün, 20 Ocak 2025.

SEFiA İklim Gündemi’nin yeni sayısına hoş geldiniz…

Bu sayıda Türkiye’nin iklim alanında çalışan uzman 15 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu İklim Ağı’nın hedeflerini ve İstanbul Politikalar Merkezi tarafından yayımlanan Türkiye’de Adil Geçiş Algısı ve Politikalar Yerel Vaka Çalışmaları: Yatağan ve Çan başlıklı raporun bulgularını inceliyoruz.

Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!

Keyifli okumalar,

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından hazırlanan rapor, 2015-2024 döneminin, kayıtlara geçen “en sıcak 10 yıl” olduğunu ortaya koyuyor. küresel ortalama sıcaklığın 1850-1900 ortalamasının 1,5 derece üzerinde olduğu ilk takvim yılının görüldüğü bildiriliyor.

  • 1,5 derece hedefi: Çalışmada, 2024’te, olağanüstü kara ve deniz yüzey sıcaklıkları ile okyanus ısısının görüldüğü işaret edilerek, Paris Anlaşması’nın, uzun vadede küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefinin devam ettiği ancak ciddi tehlike altında olduğu kaydediliyor.

Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan 20. Küresel Riskler Raporu’na göre aşırı hava olayları, ön plana çıkan kısa vadeli riskler arasında yer alıyor. Uzun vadeli risk görünümünde ise çevresel riskler dikkat çekiyor. Aşırı hava olayları, biyolojik çeşitlilik kaybı, ekosistemin çöküşü, dünya sistemlerindeki kritik değişiklikler ve doğal kaynakların kıtlığı gibi çevresel riskler 10 yıllık risk sıralamasını domine ediyor.

  • Kirlilik: Uzun vadeli riskler sıralamasında beşinci, kısa vadeli riskler arasında da altıncı sırada yer alan kirlilik hava, su ve toprak üzerindeki geniş kapsamlı etkileriyle hem insan sağlığı hem de ekosistemler için ciddi tehditler oluşturuyor.

Almanya merkezli reasürans şirketi Munich Re, 2024 yılında doğal afetler nedeniyle toplam 140 milyar dolarlık sigortalı kayıp kaydedildiğini açıkladı. Açıklamada, 2024 yılındaki sigortalı kayıpların 1980’den bu yana en pahalı üçüncü yıl olduğu belirtildi.

  • Kayıplar: Sigorta kapsamında olmayanlar da dâhil olmak üzere doğal afetlerden kaynaklanan toplam kayıplar, 2023 – 2024 yılları arasında 268 milyar dolardan 320 milyar dolara yükseldi.

  • Avrupa: Avrupa’da doğal afetlerin 2024 yılında 31 milyar dolar değerinde varlığı yok ettiği, bunun 14 milyar dolarının sigortalı olduğu, en ciddi doğal afetin ise ekim ayı sonlarında İspanya’nın Valencia eyalet başkenti yakınlarında meydana gelen aşırı sel felaketi olduğu kaydedildi.

ABD merkezli yatırım bankası JPMorgan, bankacılık sektörünün en büyük iklim koalisyonu olan Net-Sıfır Bankacılık İttifakı’ndan ayrıldığını duyurdu. Bu kararla, dünyanın en büyük ekonomisindeki en büyük altı banka (Goldman Sachs, Wells Fargo, Citi, Bank of America, Morgan Stanley ve JPMorgan) bir ay gibi kısa bir süre içerisinde koalisyondan ayrılmış oldu.

  • Ayrıntılar: JPMorgan inisiyatiften ayrılması konusunda net bir neden belirtmedi. Fakat bu karar, bazı Cumhuriyetçi politikacıların bu tür koalisyonlara üyeliğin anti-tröst kurallarını ihlal edebileceğini söyleyerek baskı kurmasının ardından geldi.

İklim Haber ve KONDA Araştırma’nın “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı” isimli çalışmasının sonuçlarına göre, toplumun %70’i İklim Kanunu’ndan haberdar değil. Kanunda öncelikli olarak yer alması gereken konu olarak temiz enerji yatırımları işaret ediliyor.

  • Endişe: 2018 sonrasında genel olarak düşüş gösteren endişe oranları 2022 yılına gelindiğinde en yüksek seviyesine ulaşıyor. 2022 yılında Türkiye’nin %83’ü iklim değişikliği konusunda “endişeli” veya “çok endişeli” olduğunu belirtirken bu oran sonrasında tekrar düşerek %72 seviyesine geriliyor ve günümüzde de aynı seviyesini koruyor.

  • İklim değişikliğinin nedenleri: Aynı zamanda, araştırmaya katılanların %71’i iklim değişikliğinin insan faaliyetlerinin bir sonucu olduğunu düşünürken %26’sı doğal bir süreç olduğunu düşünüyor. Sadece %3’lük bir kesim “İklim değişikliği diye bir şey yoktur” cevabını veriyor.

  • Aşırı hava olayları: Toplumun %87’si, son yıllarda Türkiye’de sel, fırtına, aşırı sıcaklık, kuraklık gibi düzensiz hava olaylarının arttığını düşünürken, toplumun sadece %2’si aşırı hava olaylarının azaldığını düşünüyor. Bu önermenin ilk ölçüldüğü Mart 2018’deki araştırmada düzensiz hava olaylarının arttığını düşünenlerin oranı ise %76’ydı.

Türkiye’nin iklim alanında çalışan uzman 15 sivil toplum kuruluşu, İklim Ağı çatısı altında bir araya geldi. İstanbul’da düzenlenen tanıtım toplantısıyla kamuoyuna duyurulan İklim Ağı, iklim kriziyle mücadelede bilime dayalı gerçekçi hedeflerin ve ulusal politikaların geliştirilmesine katkı sağlamayı amaçlıyor.

İklim krizi; doğa, canlılar ve toplumlar üzerindeki etkisini her geçen gün artırırken, harekete geçmek için zaman daralıyor. Bilim insanları ve sivil toplum kuruluşları, yıkıcı etkilerden kaçınmak için küresel ortalama sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 1,5 derecede sınırlandırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Bunun sağlanabilmesi için de küresel ölçekte sera gazı salımının 2050 yılına kadar net sıfır seviyesine indirilmesi gerektiğini belirtiyor.

15 sivil toplum kuruluşunu kapsayan İklim Ağı, enerji dönüşümü ve ekosistem bütünlüğünün sağlanması gibi kritik alanlarda somut adımlar talep ediyor. İklim değişikliğiyle mücadelenin sadece bir doğa koruma meselesi olmadığını, aynı zamanda sosyoekonomik bir dönüşüm gerektirdiğini vurgulayan İklim Ağı üyeleri, sera gazı salımlarının bugünden başlayarak azaltımını öngören iklim hedeflerinin belirlenmesi gerektiğini ifade ediyor. Elektrik üretiminde kömürden çıkışı ve adil bir enerji geçişini sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi ve doğal alanların korunmasına yönelik etkin tedbirlerin ortaya konulması gibi adımların toplum refahını artıracak bir dönüşüm için de kritik olduğunu belirtiyor.

Türkiye’nin iklim kriziyle mücadelesini güçlendirecek politikaların geliştirilmesi amacıyla kurulan İklim Ağı, bu alanda çalışan Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe)Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme DerneğiClientEarthDoğa DerneğiGreenpeace TürkiyeHukuk Doğa ve Toplum Vakfı (HUDOTO)İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İDPAD)İklim için 350 Derneği (350 Türkiye)Mekanda Adalet Derneği (MAD)Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA)Temiz Hava Hakkı Derneği (THHD)Türetim Ekonomisi DerneğiTEMATürkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA Vakfı)WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve Yeşil Düşünce Derneği (YDD) kuruluşlarının katılımıyla kuruldu.

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) tarafından hazırlanan Türkiye’de Adil Geçiş Algısı ve Politikalar Yerel Vaka Çalışmaları: Yatağan ve Çan başlıklı rapor, adil geçiş yaklaşımının Türkiye’deki pozisyonunu ve politika yapımındaki yerini irdeliyor.

Araştırma sonuçları, Türkiye’nin, ulusal ve uluslararası düzeydeki politik ve ekonomik ortam, küresel iklim politikalarında atılan adımlar ve enerji sektöründe yenilenebilir enerjinin daha avantajlı hâle gelmeye başlaması gibi gelişmelerin etkisiyle kendini dayatan, planlanmamış bir geçişin ilk evrelerini yaşadığını gösteriyor. Plansız gerçekleşen, aktör ve paydaşların kendilerini içine sürüklenir bulduğu bir geçişin adil olmasının mümkün olmadığının ve enerji sektöründe adil geçişin gecikmesinin küresel dinamiklerle birlikte değerlendirildiğinde, ulusal ekonomi için giderek büyüyen zorluklar getirebileceğinin altı çiziliyor. Buna karşılık Türkiye’de adil geçişin paydaşlarının kritik noktalarda fikir ayrılığında olduğu belirtiliyor. Elde edilen veriler ışığında, Türkiye’de enerji sektöründe adil geçişe ilişkin politika geliştirilmesi gereken 5 temel alan netleştiriliyor. Bu başlıklarda yapılandırılmış politika önerileri oluşturuluyor:

  • Kömürden çıkışın politik gündeme alınması,
  • Adil geçiş odaklı yönetişim ve katılım mekanizmalarının kurulması,
  • Sosyal ve iktisadi kazanç ve kayıpların ele alınması,
  • Sendikaların adil geçiş sürecinde yer almalarının kolaylaştırılması,
  • Dezavantajlı grupların süreçte yer alması.

Rapor aynı zamanda Yatağan ve Çan’ı da odağına alarak kömürden çıkış ve adil geçiş olanaklarını yerel düzeyde de tartışıyor: Yatağan’ın bu süreçte sahip olduğu en büyük avantajın, ilçe kamuoyunda hâlihazırda bir dönüşüm talebinin mevcut olması ve kömürden uzaklaşmanın onaylanması olduğu belirtiliyor. Bu durum, politika yapıcı ve uygulayıcılarla bölge halkının uyumlu çalışabileceği bir zemin yaratıyor. Diğer kömür bölgelerine kıyasla özel şartlara sahip olan Çan içinse bu noktada ön plana çıkan kritik başlık, hazırlık. Çan’da adil geçiş sürecinin işletilebilmesi için, bu politikaların tartışılması, sonuçlarının anlaşılabilmesi ve nihayet kamuoyunda kabul görmesine destek olacak bir toplumsal diyalog ortamının kurulması gerekli görülüyor. Yatağan ve Çan’da adil geçiş sürecine ilişkin olarak belirli başlıklarda yapılandırılmış politika önerileri oluşturuluyor.

Raporun lansmanı 22 Ocak Çarşamba günü, saat 14:00’te online (webinar) olarak gerçekleştirilecek. Kayıt linki için buraya tıklayabilirsiniz.

Benzer Yazılar