İklim Gündemi

SEFiA İklim Gündemi #60: Enerji Yoğun Şirketlerde Adil Dönüşüm Yaklaşımları, Türkiye’nin güneş enerjisi kapasitesi

sefia-iklim-gundemi-60-web

Bugün, 3 Şubat 2025.

SEFiA İklim Gündemi’nin yeni sayısına hoş geldiniz…

Bu sayıda WWF-Türkiye ve SEFiA’nın Enerji Yoğun Şirketlerde Adil Dönüşüm Yaklaşımları başlıklı raporunu inceliyoruz. Rapor, enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin düşük karbonlu ekonomiye geçişteki adil geçiş yaklaşım ve uygulamalarını farklı bileşenleriyle mercek altına alıyor

Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!

Keyifli okumalar,

Türkiye güneş enerjisi kapasitesi, 2,5 yılda 2 katına çıkarak, 2025 hedefini geride bıraktı. Ember’in son raporuna göre, 2024 yılının Ağustos ayında güneş enerjisi kurulu gücü 18 GW seviyesini geçerek, 2025 yıl sonunda hedeflenen güneş enerjisi kapasitesini 1,5 yıl önce aşmış oldu.

  • Neden önemli? Son 2,5 yılda güneş ve rüzgâr enerjisinin elektrik üretimindeki katkısıyla 15 milyar dolarlık doğalgaz ithalatı engellendi. Yalnızca güneş enerjisi, toplam elektrik üretiminin %6’sını sağlayarak 5,4 milyar dolarlık doğalgaz ithalatının önüne geçti.

BloombergNEF (BNEF) tarafından yayınlanan “Enerji Geçiş Yatırım Trendleri” raporuna göre, küresel enerji dönüşümüne yapılan yatırımlar 2024 yılında rekor seviyeye ulaşarak 2,1 trilyon doları aştı. Fakat büyüme hızı önceki yıllara kıyasla yavaşladı.

  • Ayrıntılar: 2024 yılında en büyük yatırım kalemi 757 milyar dolarla elektrikli ulaşım oldu. Onu rüzgâr, güneş ve biyokütle gibi kaynakları kapsayan yenilenebilir enerji yatırımları 728 milyar dolarla takip etti. Elektrik şebekelerine yapılan yatırımlar ise 390 milyar dolar olarak kaydedildi.

  • Bölgesel görünüm: En büyük yatırım artışı Çin’de yaşandı. 818 milyar dolarlık yatırım yapan Çin, ABD, Avrupa Birliği (AB) ve İngiltere’yi geride bıraktı. Küresel büyümenin üçte ikisi Çin kaynaklı olurken, ABD’de yatırım 338 milyar dolarla sabit kaldı.

ABD, Paris Anlaşması’ndan 27 Ocak 2026’da çekilecek.

  • Yorumlar: Birleşmiş Milletler Sözcüsü Stephane Dujarric, ABD’nin daha önce 2020’de de Paris İklim Anlaşması’ndan çekildiğini ifade ederek, anlaşmanın 12 Aralık 2015’te imzalandığını hatırlattı. Sözcü, BM’nin Paris Anlaşması’nı ve küresel ısınmayı 1.5 dereceyle sınırlandırma hedefini desteklemeye devam ettiğini vurguladı.

  • Öte yandan: Trump ayrıca ikinci başkanlık döneminde fosil yakıt üretimini artırmayı amaçlayan ulusal enerji acil durumu ilan edeceğini bildirdi.

Aon Küresel Doğal Afetler Raporu sonuçlarına göre 2024 yılında küresel doğal afetler, özellikle ABD’deki kasırga ve şiddetli fırtınalar nedeniyle 368 milyar dolarlık ekonomik kayba yol açarken sigorta pazarının yaptığı toplam ödeme 145 milyar dolar oldu.

  • Ayrıntılar: 2024 yılında, her biri 1 milyar dolardan fazla ekonomik kayba yol açan en az 54 küresel afet yaşandı. Bu sayı, 44 olan 21. yüzyıl ortalamasının oldukça üzerinde. Milyar dolarlık felaketlerin sayısındaki artışın başlıca nedeni, ABD’deki şiddetli konvektif fırtına olaylarındaki artış oldu.

  • Can kayıpları: 2024 yılında büyük ölçüde sıcak havalardan ve selden kaynaklanan doğal afetler nedeniyle 18 bin 100 kişi hayatını kaybetti. Bu rakam, 21. yüzyıl ortalaması olan 72 bin 400’ün oldukça altında kaldı ve  bu durum, afetlerle mücadelede güvenilir iklim verileri, analizler ve bilgilerin önemini de bir kez daha ortaya koydu.

Çin’in yenilenebilir enerji kapasitesi, 2024 yılında tüm yıllardan daha fazla artış kaydetti. Ülkede 2024’te 373 gigavat ilave yenilenebilir enerji kapasitesi oluşturuldu. Kurulu kapasite 2023 sonuna kıyasla %25 büyüdü.

  • Neden önemli? Yenilenebilir enerji kapasitesi toplam enerji kapasitesinin %56’sına ulaşırken, ülke 2030’a kadar güneş ve rüzgâr kapasitesini 1200 gigavata çıkarma hedefini 5 yıl önce yakalamış oldu.

  • Ayrıntılar: Ülkenin toplam kurulu yenilenebilir enerji kapasitesi 1889 gigavata ulaşırken, bunun %47’sini güneş enerjisi, %27,5’ini rüzgar enerjisi, %23,1’ini hidroelektrik ve %2,4’ünü biyo-kütle enerjisi oluşturdu.

Yeni Zelanda, 2035 yılına kadar emisyonlarını 2005 seviyelerine kıyasla %51 ila %55 oranında azaltmayı hedefleyen bir taahhütte bulunacağını duyurdu. Ülkenin bir önceki taahhüdü ise emisyonları 2030 yılına kadar %50 azaltmaktı. Tüm bu vaatler 2050 net sıfır hedefi doğrultusunda ortaya konuyor.

WWF-Türkiye ve SEFiA’nın Enerji Yoğun Şirketlerde Adil Dönüşüm Yaklaşımları başlıklı raporu, enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin düşük karbonlu ekonomiye geçişteki adil geçiş yaklaşım ve uygulamalarını farklı bileşenleriyle mercek altına alıyor. Özel sektörün adil geçiş performansına odaklanarak enerji sektöründeki dönüşümün yalnızca karbon emisyonlarını azaltmakla kalmayıp çalışanların, toplulukların ve kırılgan grupların refahını da koruyacak şekilde planlanmasının gerekliliğini vurguluyor.

Çimento sektörü, adil geçiş planlama ve uygulamalarında görece en gelişkin performansı sergilerken çimentoyu sırasıyla petrokimya ve otomotiv sektörleri izliyor. Elektrik üretim sektörü tüm göstergeler bazında adil geçiş odağında en zayıf performans sergileyen sektör olarak öne çıkıyor. Fosil yakıta dayalı elektrik üretim şirketlerinde ise adil geçiş performansı daha da zayıf.

Öne çıkan bulgular:

  • Kurumsal stratejik planlarda adil geçiş vurgusu giderek artan ölçüde yer alıyor. Fakat toplumsal, sosyal ve ekonomik riskleri ele alan bütünsel bir adil geçiş kapsamı eksik.

  • Şirketlerin düşük karbon dönüşümü sürecinde geçişin çalışanlar, etkilenen yerel paydaşlar ve tedarik zinciri içerisinde meydana getireceği muhtemel sosyal etkilerin belirlenmesi ve izlenmesi konusunda eksikleri bulunuyor.

  • Kurumların çalışanlarına sağladıkları eğitimler mevcut istihdamın becerilerini desteklemeye yönelik olsa da bununla beraber yeni ve daha iyi bir beceri havuzunun gelişimini de önceliklendirmeli.

Raporun bulgularına göre, enerji yoğun şirketlerin adil geçişi sağlama çabaları arasında;

  • Paydaşlarla diyalog kurulması

  • Düşük karbonlu teknolojilere geçişte sosyal koruma politikalarının uygulanması

  • Çalışanların beceri dönüşümüne yönelik planlamalar ön plana çıkıyor.

Bu çabaların uygulamaya geçişi sürecinde ortaya çıkan eksikliklere yönelik de aşağıdaki çözüm önerileri sunuluyor:

  • Adil geçiş planlarının toplumsal cinsiyet eşitliğini de gözeten kapsayıcı politikalarla desteklenmesi,

  • Şirketlerin düşük karbonlu ekonomiye geçişte uzun vadeli hedeflere yönelik ara planlar geliştirmesi,

  • Mevcut hedefleri daha iddialı hale getirirken sosyal etkiyi dikkate alacak şekilde izlenebilir ve ölçülebilir hale getirilmesi,

  • Yenilikçi teknolojilere yatırımların artırılması ve bu süreçte çalışanlar için yeniden beceri kazandırma eğitimlerinin yaygınlaştırılması,

  • İklim riskleriyle ilgili raporlamalarda dönüşüm kapsamında ortaya çıkabilecek istihdam risklerinin de düzenli şekilde ele alınması,

  • Düşük karbonlu dönüşüm stratejilerinin, adil geçişin merkezinde yer alan çalışanlar ve yerel halkın hak ve çıkarlarını koruyacak biçimde genişletilmesi,

  • İklim krizinin öneminin tedarik zinciri boyunca içselleştirmesi, tedarik zincirine yönelik eğitimlerde insan haklarının ele alınması, süreçten etkilenen/etkilenecek tedarik zincirine yönelik risklerin önlenmesine ilişkin planlama/mekanizmaların oluşturulması,

  • Özel sektörün sivil toplum ile daha yakın temas halinde adil geçişte etkin bir savunuculuk rolü üstlenmesi.

Benzer Yazılar