Değerli COP28 katılımcısı,
İklim değişikliği ve ekonomi ilişkisinin kaderinin birbirine bağlı olduğunu, iklim değişikliğine karşı planlı bir mücadeleyle ekonominin daha da güçlenebileceğini biliyoruz.
Eğer COP28’de iklim hedefi 2030’a kadar %35 mutlak azaltım olarak yenilenip bunu başarmak üzere bir yol haritası oluşturulursa, aşağıdaki ekonomik faydalara hızlıca kavuşabilir, Sayın Cumhurbaşkanı’nın 2053 net sıfır vizyonunu zaman kaybetmeden başarabiliriz.
- Yenilenebilir enerjiye geçiş enflasyonu düşürebilir: SEFiA’nın raporuna göre güneş ve rüzgardan daha fazla elektrik üretilmesi halinde, tüketici enflasyonu 7 puan düşürülebilir.
- Enerjide kendine yeterlilik başarılabilir: Kullandığı fosil yakıtların yüzde 78’ini ithal eden Türkiye, başka ülkelere bağımlı ve enerji krizlerine karşı savunmasız hale geliyor. Türkiye Paris Anlaşması’nı onayladığı Ekim 2021’den bugüne kadar kömür, gaz ve petrolden oluşan fosil yakıt ithalatı için 175 milyar dolar harcadı. Oysa EMBER’in çalışmasına göre, Türkiye’nin güneşi ve rüzgarı ile üretilen elektrik, 1 yıl içinde 7 milyar dolar, yani neredeyse 1 aylık enerji ithalatını önledi. Türkiye’nin 2030’a kadar kömürden çıkmasıyla ise mevcut durumda elektrik üretimindeki %60’lık yerlilik oranını %70’e kadar yükseltmek mümkün.
- Enerji maliyetleri düşer: SEFiA’nın raporuna göre, Türkiye 2022’de planlanan güneş ve enerji projelerini hayata geçirseydi elektrik üretim maliyeti yüzde 11,8 ucuzlayacaktı.
- Yeni istihdam alanları yaratılır: Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre, Türkiye’nin emisyon azaltım hedefini güncellemesi yeni istihdam alanları da yaratacak. Güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları, kömürün 5 katı istihdam potansiyeli yaratıyor.
- İşsizlik ve yoksullukla mücadele olanağı yaratılır: Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin hazırladığı TÜBİTAK projesi raporuna göre, yeşil büyüme modeli hiçbir şey yapılmadığı bir senaryoya kıyasla milli geliri yüzde 7 artırabilir. Üstelik bu modelde istihdam ve gelir, düşük gelirli bölgelerde yüksek gelirli bölgelere kıyasla daha fazla artıyor.
- Sağlık sorunları ve sorunların kamuya maliyeti azalır: HEAL’in raporuna göre Türkiye’de 55 yıldır çalışan kömürlü termik santrallerin en az 200 bin kişinin erken ölümüne ve en az 320 milyar avro sağlık maliyetine sebep olduğu tahmin ediliyor.
- Rüzgar ve güneşi merkeze alan yüksek teknolojili, katma değerli yatırım alanları gelişir: İPM’nin “Yan Faydalar” çalışmasına göre, güneş ve rüzgardan elektrik üretim kapasitesinin artması sanayi üretimindeki ilgili değer zincirini büyütecek; güneşte 15-25 GW’lık kapasite ilaveleri 0,8 milyar dolar olan üretimi 6,8 – 11,3 milyar dolar kadar artırabilir.
- Küresel net sıfır dönüşüme uyumlu bir ekonomi kurulur: AB ülkeleri en geç 2035’te petrolle çalışan yeni araçların satışını sonlandırmayı hedeflediği için elektrik temelli sektörlerin artması öngörülüyor. Dizel ve benzinli otomobil parçaları, Türkiye’nin çevresel ürün ihracatında 2020 itibarıyla %11 paya sahip. 2026 yılında AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ise 3. en büyük dış ticaret kalemi olan demir – çelik sektörünü etkileyecek. Net sıfır bir sanayi stratejisiyle Türkiye’nin bu sektörlerdeki konumu korunabilir.
- Küresel iklim finansmanına erişim olanağı artar: Türkiye iddialı iklim eylemlerini taahhüt ederek adil geçiş fonları gibi düşük karbonlu ekonomiye dönüşümün finansmanı imkanlarına erişim fırsatı yakalayabilir.
İklim alanında çalışan sivil toplum ve düşünce kuruluşları olarak Türkiye’nin 2030 iklim hedefinin güncellenmesini ve bilimsel çalışmalarla ortaya konan ekonomik faydaların plan ve programlara yansıtılması için desteğinizi ve gerekli aksiyonların alınmasında öncü rol almanızı talep ediyoruz.