İklim değişikliği, insan faaliyetlerinin bir sonucu ve hayatımızın yadsınamaz bir parçası. Yükselen bireysel ve toplumsal kaygılara, artan bilimsel bulgulara, çoğalan politik tartışmalara rağmen, söylemlerin eylemlere henüz dönüşemediği ve dikkate değer bir biçimde yavaşlatamadığımız bir süreç. İklim değişikliğini önlemeye yönelik eylemlerin hızı durumun aciliyeti ile uyuşmuyor olsa da uygulanabilir çözümler üretmek üzere doğa bilimcilerin emek-yoğun çalışmalarına, sosyal bilimcilerin de hızla katkı sağladığını görüyoruz.
Bilim insanlarının iklim değişikliğine dair çalışmaları, hemen her konu için geçerli olan bir ilkeden, anlayamadığımız şeyi değiştirip yönetemeyeceğimiz ilkesinden besleniyor. Anlama gayreti ise birikimli, yöntemsel, tekrarlanabilir ve paylaşılabilir içeriklerle kendini ortaya koyuyor. Bu kapsamda yararlı olduğunu düşündüğümüz bir çalışmayı bu yazımıza konu olarak seçtik. Network for Greening the Financial System (NGFS)[1] tarafından 2020 Aralık ayında yayımlanan bir çalışmanın sonuçlarını ele alıyoruz[2]. Çalışmada merkez bankalarının iklim değişikliğine dair duyarlılıklarını hangi somut yollarla uygulanabilir, yapılabilir olana dönüştürebilecekleri 107 merkez bankasından alınan anket cevapları temelinde incelenmiş. Bu, iyi bir ilk adım, finansal sistemin konuya yönelik duruşunu saptamak için yerinde bir yaklaşım.
İlk İş Para Politikası mı Olmalı?
NGFS çalışmasının sonuçlarına geçmeden bu soruyu kısaca ele almakta yarar var. Para politikası, kuşkusuz, olası tüm çalışma alanları içinde iklim değişikliğine ilaç olacak ilk alan değil, tekil bir alansa hiç değil. Doğal olarak, salt para politikası ile sorunu kökünden çözmeyi beklemek doğru olmaz. Ancak, insan toplumlarının üzerinde yaşadıkları gezegenle, onun kaynaklarıyla teması iktisadi ilişkilerde tanımını buluyor. İnsanların neyi, ne kadar ve nasıl ürettiği, sonrasında nasıl paylaştığı soruları ile gezegen ikliminin nasıl değiştiği sorusu el ele yürüyen sorular. Bu kapsamda para politikasını çözümün ana bileşenlerden biri olarak ele almakta hata yok.
Buradaki bakış açımızı kısaca açarsak: insanlarla gezegen kaynakları arasındaki ilişkiyi insanların kaynaklardan yararlanma biçimi ve kaynaklardan yararlanma biçimini iktisadi tercihler belirliyor. En azından bu yazıda kaynakların kısıtlı olduğu görüşüne bağlı kalırsak, insan toplumları için gezegen kaynaklarının iki şekilde kısıtlı olduğunu görüyoruz. Birincisi, gezegendeki kaynaklar, özellikle yer altı enerji kaynaklarını ele aldığımızda, fiziksel açıdan sınırlı. İkinci sınırlılık ise insanların istediklerine ancak uygun finansal şartlar var olduğunda ulaşabilmelerinden kaynaklanıyor. Nitekim finans sektörünün belirleyici ve çoğu zaman bağlayıcı rolü burada karşımıza çıkıyor. Modern toplumlarda finans sektörünün çoğu sorunun kaynağı olarak işaret edilmesi şaşırtıcı değil[3].
Diğer taraftan, yine finans sektöründe küresel sorunların çözümlerine kapı aralanabiliyor. Örneğin, iklim değişikliği söz konusu olduğunda, giderek artan oranda yeşil ve sürdürülebilir finansman araçlarının ortaya çıktığını, iklim değişikliğine yönelik piyasa işleyişi içinde yaklaşımlar geliştirildiğini görüyoruz. Yeşil tahviller, karbondioksit emisyon kağıtları ve yeşil projelerin finansmanına yönelik kredi araçları bunlar arasında. Halihazırda bu araçlar sınırlı bir iktisadi ölçekle karşımıza çıksa da, ölçeklenebilir olması açısından iklim değişikliği sorununda iyimserliği yeşertiyor.
Bu noktada, yeni yeşil finansman araçlarının getirdiği iyimserliğin yeterli olmayacağını belirtmekte yarar var. Zira modern insan toplumları, diğer faktörler sabitken, ancak uygun kamu politikalarının oluşturulması ve uygulanması ile ayakta kalabiliyor. Çerçeveyi biraz yuvarlayarak, uygun maliye politikaları ve uygun para politikaları olmadığında iyimser olmanın pek anlamı yok. Nitekim, maliye politikalarını bir yana bırakarak, yeni yeşil finansman araçlarının kalıcı ve sürdürülebilir bir performans göstermesi için bunların bütüncül bir para politikası çerçevesinde ele alınması, merkez bankalarının politika çerçevelerini ve operasyonel araçlarını bu araçları özenle kapsayacak şekilde yeniden yapılandırması olmazsa olmazlardan biri. NGFS (2020) çalışması da bu noktadan yola çıkarak merkez bankalarının “hazırlıklılık” derecesini bir anketle ölçmeye çalışmış.
NGFS Anketinin Başlıca Bulguları
NGFS’nin merkez bankalarının iklimle ilgili risklere para politikası operasyonlarında yer vermeye ne kadar hazırlıklı olduğunu ölçen ankete 51 ülkeyi temsilen 26 merkez bankası katılmış. Anketin başlıca bulguları şöyle özetlenebilir:
- Tüm merkez bankaları, ekonomiye olan tehdidi ve merkez bankası operasyonel çerçevesine etkileri itibarıyla iklim değişikliğini önemli bir sorun olarak görüyor. Bunların çoğunluğu iklim değişikliğinin parasal aktarım mekanizmasını etkileyeceğini belirtirken, az sayıda merkez bankası bu etkilerin halihazırda ortaya çıktığını belirtiyor.
- Merkez bankalarının çoğunluğu iklimle ilgili riskleri operasyonel çerçevelerinde ele almak için mevcut kanuni görev tanımlarının yeterli olduğunu düşünüyor. Bununla birlikte, merkez bankaları arasında dikkate değer ölçüde kurumsal farklar olduğu not edilmiş.
- Katılımcıların çoğunluğu iklimle ilgili tedbirleri genel hatlarıyla ele alındığını, operasyonel çerçevede spesifik tedbirlerin henüz çok erken aşamada olduğunu belirtiyor. Merkez bankalarının büyük çoğunluğu tedbirleri uygulamaya koymayı henüz düşünmemiş olduğunu söylerken, bazı katılımcılar bunların gelecekte uygulanabileceği cevabını vermiş.
- Merkez bankaları için koruyucu bazı tedbirleri uygulamaktaki ana itici güç, iklimle ilgili risklerden doğan finansal risklerin bilançoları üzerindeki etkisini yumuşatmak olarak ifade ediliyor. Burada, iklimle ilgili raporlama gerekliliklerinin tutarlı bir bütün oluşturmaması bir engel olarak görülürken, yaygın yöntemsel ilerlemelerin durumu iyileştirebileceği söyleniyor.
- Proaktif tedbirlerin uygulamaya konmasını destekleyen ana argümanın büyük ölçüde merkez bankalarının birincil hedefi olan uzun vadede parasal aktarımın düzgünce sağlanması ile örtüştüğü görülüyor. Diğer taraftan, proaktif tedbirlerinin geleneksel para politikası hedeflerine yönelik operasyonel yetkinlikle çatışabileceği ve farklı hedefler arasında bir al-ver ilişkinin doğabileceği kaygısı da not edilmiş.
- Son olarak, katılımcı merkez bankaları, iklimle ilgili risklerin operasyonel çerçevelerine eklenmesinde uluslararası koordinasyonu anahtar bir bileşen olarak gördüklerini belirtmişler.
Özetle, NGFS çalışmasında olası tedbirlerin nasıl uygulanabileceğine dair merkez bankaları bünyesinde şu ana kadar yürütülen çalışmaların azlığı ve somut eylemlerin sınırlı kalmış olduğu vurgulanıyor. Çalışmada dile getirildiği şekliyle, konunun karmaşıklığından, veri yetersizliğinden ve standardizasyon eksikliğinden kaynaklanan bir “temkinlilik halinden” söz etmek mümkün. Bizim vurgulamak istediğimiz nokta ise NGFS çalışmasının iklim değişikliğinin geleceğine tuttuğu ışık nedeniyle taşıdığı önem ve çalışmada saptandığı şekliyle merkez bankaları arasında ortaklaşılan ve artan farkındalık.
NGFS Bulgularından Ne Anlamalı?
NGFS raporundan çok, raporda kapsanan merkez bankalarına dönük bir ilk saptama, “merkez bankalarının iklim değişikliğine yaklaşımının henüz ilkesel düzeyde olduğu” olabilir. Merkez bankaları konunun önemini büyük olasılıkla iyi kavramış olmakla birlikte, bu kavrayışın önce politika çerçevesinin tasarımına sonra eyleme aktarılması için bazı durumların ve koşulların oluşması gerekebilir. Konuyu akademik-teknik çerçevenin dışına taşırmadan bu durum ve koşullar şöyle ele alınabilir:
- Finansal derinlik: İklim değişikliğinin etkilerini karşılamaya ve azaltmaya yönelik finansal piyasa araçlarının sistem içinde yeterli derinliğe ve yaygınlığa ulaşması
- Diğer politika araçları: İktisat politikasının para dışındaki tematik alanlarında hedefleri belli ve bütüncül bir yaklaşımın ortaya konmuş olması
Yazı: Eray Yücel
[1] Türkçeye Finansal Sistemin Yeşillendirilmesi Ağı olarak aktarılabilir. Ağ, merkez bankalarının ve düzenleyici-denetleyici kuruluşların iklim değişikliğinin finansal riskleri konusundaki farkındalığını artırmak amacıyla Aralık 2017’de 8 merkez bankası tarafından kurulmuş, bugün 87 üye ve 13 gözlemci ile faaliyet göstermektedir.
[2] “Survey on monetary policy operations and climate change: key lessons for further analyses”, NGFS, December 2020
[3] İnsanların iktisadi tercihlerinin kültürle bağı ve finans sektörünün yapısal açmazları başka bir yazının konusu olarak kalabilir.