Karbonsuzlaşma dönüşüm süreci hükümetleri ve reel ekonomiyi karbon yoğun endüstriyel üretimden uzaklaşmaya zorluyor. İklim ve çevre gündeminin merkezinde yer alan ana sektörlerden biri ve özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın (AYM) kamuoyu ile paylaşılmasının hemen ardından yeşil geçiş kapsamında dönüşümüne aciliyet ve önem atfedilen öncelikli bir sektör olarak çelik endüstrisi öne çıkıyor.
- Emisyon: Geleneksel çelik üretimi yılda yaklaşık 3,6 milyar ton karbondioksit salımına neden oluyor ve küresel karbon emisyonların %7-9’unu oluşturuyor. Geçtiğimiz on yıl boyunca sektörün enerji ve hammadde talebinin yaklaşık %75’i kömürden karşılanıyor.
- Dönüşüm: Kısa vadeli karbon emisyon azaltımları, ağırlıkla enerji verimliliği iyileştirmeleri ve elektrikli ark ocaklarını değerlendirmek üzere daha fazla hurdaya dayalı üretim ile sağlanmaya çalışılıyor. Fakat bu alandaki sınırlı teknik potansiyel ve hurda arzının ötesine geçmek için elektrik bazlı üretim ile hidrojen kullanımının hızlanması gerekliliğine dikkat çekiliyor. Yenilikçi teknolojilerin 2030 öncesinde ticarileşmesi önem arz ediyor.
- Yatırım: Çelik sektörünü karbonsuzlaştırmak önemli miktarda sermaye yatırımı gerektiriyor. Avrupa özelinde gerekli yatırımların ton kapasite başına 1.200 doları aşması muhtemel görülüyor. Düşük maliyetli yenilenebilir enerjiye erişimi olan ve tedarik zinciri boyunca yüksek entegrasyon sağlayabilen şirketlerin avantajlı konumda kalması bekleniyor.
Çelik sektöründe karbon yoğun üretimden çıkış, güçlü bir strateji oluşturulmasını ve bu stratejinin uygulanmasını gerektiriyor. Söz konusu stratejinin bileşenlerini öncelikle değer zinciri boyunca malzeme verimliliğini iyileştirmek, geri dönüşüm oranlarını artırmak ve çelik üretimi ile talebini ulusal – küresel düzeyde sürdürülebilir bir seviyeye taşımak oluşturuyor.
İklim değişikliği alanında çalışan düşünce kuruluşu E3G’nin Çelik Politikası Karnesi (Raising ambition on steel decarbonisation: The 2023 E3G Steel Policy Scorecard) başlıklı raporu, tam da bu noktada, sektör özelindeki tüm bu gereklilikler karşısında politika alanındaki ilerlemenin geride kaldığını ortaya koyuyor. Sanayileşmiş ülkelerin ve büyük çelik üreticilerinin 2024 yılında bu durumu tersine çevirmek için ortak çaba göstermeleri gerektiğini vurguluyor. 2023 yılında ulusal politika düzeyinde ilerleme kaydedildiğini kabul ediyor ama ülkelerin 1,5 derece hedefine ulaşmak için çok daha fazlasını yapması gerektiğini söylüyor. Karar vericiler, sivil toplum ve endüstri paydaşları arasında gerekli işbirliği ve bilgi ihtiyacını doldurmayı hedefliyor.
Çelik Politikası Karnesi, sektördeki karbonsuzlaşma politikalarını –beş kategori ve sekiz politika başlığı altında– ve G7 ülkelerini odağına alarak inceliyor. Bu yıl ikincisi yayımlanan raporda, geçtiğimiz yıl yayınlanan ilk rapora kıyasla sınırlı bir ilerleme ve az miktarda değişiklik görülüyor. Kategori sayısı artış gösteriyor. G7 ülkeleri küresel çelik üretiminin %17’sini oluştururken, bu yılki analize karbon yoğun çelik üretimi en yüksek Çin ile Hindistan, 2024 G20 zirvesine başkanlık edecek Brezilya ve kişi başına çelik tüketimi en yüksek olan Güney Kore de dâhil ediliyor.
G7 ülkelerinin çelik politikalarını nasıl değerlendirmeli?
Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2050 Net-Sıfır Senaryosu’nda, küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmak için 2030 yılına kadar tüm yeni ağır sanayi girişimlerinin sıfıra yakın emisyon kapasitesine sahip olması gerektiği belirtiliyor. Bu senaryo ile uyumlu bir uygulama küresel çelik endüstrisinden kaynaklanan doğrudan emisyonların 2,6 Gt CO2‘den 2030 yılına kadar 2,1 Gt CO2‘ye ve 2050 yılına kadar ise 0,2 Gt CO2‘ye düşürülmesini gerektiriyor. Fakat yüksek fırınlar için planlanan kapasitenin, planlanan yeşil demir ve çelik kapasitesinden 2,5 kat daha fazla olması, raporun ortaya koyduğu politika alanında geri kalındığı argümanını destekliyor. Sadece Hindistan, 2030 yılına kadar 153 Mtpa ek yüksek fırın kapasitesi (şu anda faaliyette olan yüksek fırın kapasitesinde %11’lik artış) inşa etmeyi planlıyor.
Almanya, Fransa ve İtalya 2022 ve 2023 yılları arasında çelik sektörünün karbonsuzlaştırılmasında ilerleme kaydeden ve lider konumlarını sürdüren ülkeler olarak öne çıkıyor. Peki bu üç ülke kendilerini diğerlerinden nasıl ayrıştırıyor? Almanya, geliştirilmekte olan birincil yeşil çelik üretim kapasitesinde en büyük pay sahibi ülkeler arasında yer alıyor. Fark için Karbon Sözleşmesi (Carbon Contracts for Difference – CCfDs) ile enerji yoğun endüstrilerin üretimlerini dönüştürmek üzere, çelik sektöründe de firmaların ek maliyetlerini karşılıyor. Bu adım, gönüllü bir yeşil çelik dönüşümüne geçiş olarak değerlendiriliyor. Fransa, kömüre dayalı iki adet çelik üretim tesisinin dönüşümünü desteklemeyi taahhüt ediyor. İtalya ise geriye kalan tek mevcut kömüre dayalı çelik üretim tesisine doğrudan indirgenmiş demir (Direct Reduced Iron – DRI) tesisi eklediğini duyuruyor.
Mevcut çabalara karşılık çelik tesislerinin kömüre dayalı kapasiteden uzaklaşmasına yardımcı olmak için hedefe yönelik destek eksikliği bulunuyor. Karşılaştırma tablosunda da görüldüğü üzere, kamu finansmanın planlı ve düzenli biçimde ilgili alanlara aktarılması ve piyasa sinyallerini kuvvetlendirmek üzere karbon fiyatlamasının daha etkin biçimde kullanılması gerekiyor. Malzeme verimliliği ve döngüsellik yeterince kullanılmayan bir politika kaldıracı olmaya devam ediyor. Kamu alımları ve standart belirleme zayıf kategoriler olmayı sürdürüyor. Enerji sistemlerinin karbonsuzlaştırılması temiz enerji ve hidrojen altyapısı geliştirmeleri ile desteklenirken; iyi koordine edilmiş uluslararası çabalar ve ticaret politikası önem arz ediyor.
Çelik sektöründe karbonsuzlaşma, büyük ölçüde piyasa faktörlerinden kaynaklanıyor
Çelik Politikası Karnesi’nin çerçevesini çizdiği politika eksikliğine rağmen, reel ekonomi eğilimleri, çelik sektörü dönüşümünün G7 ülkelerinde hâlihazırda devam etmekte olduğunu da gösteriyor. G7 ülkelerinin hiçbirinde şu anda planlanan yeni kömür bazlı çelik kapasitesi bulunmuyor. Fransa, Birleşik Krallık, Almanya ve İtalya kalan yüksek fırın kapasitelerinin büyük bir kısmı için geçiş planları geliştiriyor.
Fakat, yukarıdaki tabloya dönüp baktığımızda bu öncü ülkelerde dahi belirli kategorilerde geliştirilmeye açık ya da kötü performans göstergeleri bulunduğunu da göz ardı etmemek gerek. G7 ülkelerinin çoğu, mevcut kömüre dayalı çelik kapasitesinin ömrünü uzatma riski taşıyor ve hiçbiri bu kapasiteyi devre dışı bırakmayı taahhüt etmiyor. Bu ülkelerde çelik sektöründe karbonsuzlaşma çabaları, hükümetlerin ortak çabalarının aksine büyük ölçüde piyasa faktörlerinden kaynaklanıyor.
Öte yandan raporda iki uç örneğe yer veriliyor: Çin, emisyon raporlaması için bir altyapı ve hurdaya dayalı çelik üretimini artırmaya yönelik hedefler oluştursa da büyük ölçüde kömüre dayalı üretim kapasitesinin hakimiyetinde. Ülkede, önümüzdeki yıllarda 70 yüksek fırın daha inşa edilmesi planlanıyor. Güney Kore’de ise en büyük çelik üreticisi POSCO, kömür bazlı birkaç tesisin ömrünü uzatmak üzere adımlar atıyor (Ülke profillerinin hepsine buradan ulaşabilirsiniz).
Politika önerileri: 2024 yılı bir fırsata dönüştürülebilir
2024 yılı çelik sektörünün dönüşümü için ayrıca önemseniyor. Çünkü bu yıl, G7 ve G20 Dönem Başkanlıkları sırasıyla İtalya ve Brezilya’ya ait. İtalya, karbon yoğun çelik tesislerinden geriye sadece bir tane kalması nedeniyle, sektörün dönüşümünde öncü olarak değerlendiriliyor. Brezilya’nın ise bol miktarda yenilenebilir enerji ve demir cevheri kaynağına sahip olduğu ve böylece yeşil çeliğin güç merkezi olma yolunda ilerlediği belirtiliyor. Her iki toplantıda da hükümetlerin kolektif bir çaba ortaya koyması bekleniyor. Öneriler şu şekilde sıralanıyor:
- Emisyon azaltma hedefleri belirlenmeli, sektörel yol haritaları üzerinde anlaşılmalı: 2021’de endüstriyel karbonsuzlaştırma konusunu değerlendirmeyi ve 2022’de de endüstriyel net sıfır geçiş konusunda net bir politika sunmayı taahhüt eden G7 ülkeleri, bugüne kadar çok az ilerleme kaydetmiş durumda. G7, hem yeşil çelik kapasitesinin artırılmasını hem de kömür bazlı çelik kapasitesinin aşamalı olarak devre dışı bırakılması gerektirdiğini kabul etmeli ve OECD ülkelerini de aynı şekilde davranmaya teşvik etmelidir. Kömüre dayalı çelik kapasitesinin ömrünü 2030’un ötesine uzatan yeniden devreye alma işlemlerinin yapılmayacağını taahhüt etmelidir.
- Yeşil çelik için pazar oluşturma konusunda hedef belirlemeden uygulamaya geçilmeli: Standart belirleme ve kamu alımları yoluyla yeşil çeliğe yönelik talep oluşturma, raporda değerlendirilen tüm ülkeler arasında en zayıf kategoriler arasında yer alıyor. Kısa vadede talebi artırmak için istişareler ve taahhütlerden yerel mevzuatın uygulanmasına geçiş sağlanmalıdır. Çelik üretiminin emisyon yoğunluğuna ilişkin raporlama için uyumlaştırılmış prosedürler ve metodolojilere odaklanılmalıdır. Yeşil çelik piyasalarının oluşturulmasında farklı seviyelerde ilerleme kaydedilmesi gerekecektir.
- Temiz enerji altyapısı yatırımları artırılmalı, planlama ve dağıtım süreleri iyileştirilmeli: Temiz enerji altyapı yatırımı, G7 ülkelerinin sürekli olarak daha yüksek puanlar aldığı karne kategorilerinden biri. Ancak bugüne kadarki uluslararası girişimlerin yatırıma değil, sektörel yol haritaları, standart belirleme, tedarik ve inovasyona odaklanma eğiliminde olduğu görülüyor. Temiz enerji altyapısına farklı derecelerde yatırım yapılsa da; coğrafyalar arasında yeni temiz enerji altyapısının planlanması ve onaylanması konusunda sorun ortaya çıkıyor. Altyapı yatırımları konusunda ortak düzenleyici bir azim gösterilmesi gerekiyor. G7 ülkelerinin yüksek fırın sahalarının elektrik ark ocağına (EAF) geçiş planlarının olduğu yerlerde, temiz enerji altyapısının finanse edilmesini kolaylaştıracak yakın vadeli yatırım stratejileri ile öne çıkması gerekiyor.
- Yeşil demir ticaretini başlatmak için ortaklıklar kurulmalı, teknoloji işbirliğine gidilmeli ve uluslararası tedarik – alım düzenlemelerinin açılması taahhüt edilmeli: Sıfıra yakın emisyonlu çelik üretimine geçiş, küresel tedarik zincirlerini yeniden düzenleme potansiyeline sahip. Karşılaştırmalı üstünlüğe sahip ülkeler arasında ortaklıklar geliştirmek küresel çelik karbonsuzlaştırılmasını hızlandırabilir. Bu ortaklıklar, yenilenebilir elektrik arzı üzerindeki baskıyı hafifletebilir, fiyatları ve genel karbonsuzlaştırma maliyetlerini düşürebilir. Daha hızlı bir dönüşüm için bu alanda proaktif hükümet politikaları ve uluslararası işbirliği gereklidir.
Rapor, ülkeleri demir-çelik tedarik zincirindeki fırsat ve riskleri daha iyi anlamak için açık ve işbirliği içinde çalışmaya çağırıyor. Uluslararası ortaklıkları, gelişmekte olan ülkelerin karbonsuzlaşmasını desteklemek için bir araç olarak değerlendiriyor. Yeşil demir ve çelik ortaklıklarının şunları sağlaması gerekiyor: Sermaye ve altyapı yatırım maliyetlerini karşılamak için ölçeklendirilmiş geçiş finansmanı, gelişmiş teknoloji işbirliği ve transferi, yeşil demir üreticilerine talep konusunda güven verecek alım anlaşmaları ve son olarak da ithalatçı ülkelerde yeşil demir ve çelik için tedarik programlarına erişim.