İklim politikaları –Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi’nin ötesinde– ülkeler arası ikili ve çoklu ilişkilerde de tartışmaların merkezine oturmaya, pek çok farklı politika alanında kendini göstermeye ve küresel değer zincirleri vasıtasıyla da çok daha geniş ve karmaşık bir düzlemde ele alınmaya başlamıştır.[1]
- Hangi ürünlerin nasıl üretildiğinin yanında sürdürülebilir ekonomi ve ticaret arasındaki ilişki, farklı ara yüzlerle çeşitlenmekte ve hem ticaretin hem de iklim politikalarının önemli çalışma alanlarından biri hâline gelmektedir.
- Yapılan nicel analizler, daha katı çevre politikalarının yeşil ürün ve hizmet pazarını genişlettiğini, yeşil mal ve hizmetler ihracatını artırdığını göstermektedir.[2]
- Ticaretin, özellikle çevresel hükümleri olan bölgesel ticaret anlaşmaları bağlamında, karbonsuz ekonomiye geçişteki rolü daha da belirginleşmektedir. Çevre ve ticaret arasındaki karşılıklı ilişki ile iklim hedeflerine ulaşılması üzerine analizler önem kazanmaktadır.
Okumakta olduğunuz blog yazısı, önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan ve çevresel ürünler[3] ticaretini nicel olarak analiz ederek politika yapıcılar için belirli bulgular ortaya koymayı amaçlayan “Dünyada ve Türkiye’de Çevresel Ürünlerin Ticareti” başlıklı SEFiA raporunun özet bulgularını içermektedir.
Çevresel ürünlerin küresel ticaretteki görünümü
Çevresel ürün ticareti 2020 itibariyle 1,5 trilyon dolar ticaret hacmine ulaşmıştır: Küresel ticaret içerisinde çevresel ürünlerin hacmi 2010 yılında 1,2 trilyon dolar iken 2020 yılına gelindiğinde yaklaşık %25 artış göstererek 1,5 trilyon dolar seviyesine ulaşmıştır. Böylece çevresel ürünlerin küresel ticaretten aldığı pay da %7’den %9 bandına yaklaşmıştır. Aynı dönem içinde “Yenilenebilir enerji tesisi” kategorisinin payı %39’dan %31’e gerilerken “Atık su yönetimi ve içme suyu arıtma” kategorisinin payı %18-20 aralığında seyretmiştir. Bu kategorileri “Temiz veya kaynak verimli teknolojiler” %14’lük payla takip etmektedir.
“Temiz veya kaynak verimli teknolojiler” kategorisinin yakın dönemdeki yükselişinin motorlu taşıtların daha ileri ve temiz teknolojilerle gelişimi ile yakından alakalı olduğu görülmektedir. 2010 yılında bu kategorideki başlıca ürünler ‘motorsuz bisikletler’ (%9,9), ‘motosiklet parçaları’ (%7,4), ‘yük taşımaya mahsus römorklar’ (%7,1) ve ‘elektrik enerjisini dışarıdan alan demiryolu vagonları’ (%6,9) olarak sıralanmaktadır. 2020 yılına gelindiğinde bu kategorideki ürünlerin %57,1’ini ‘insan taşıyan diğer motorlu taşıtlar’ oluşturmaktadır
Çin, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) çevresel ürünler pazarında – hem ihracat hem de ithalatta– ilk üç sırada yer alan ülkelerdir: Bu üç ülke 2010-2020 döneminde çevresel ürünler ihracatının yaklaşık %40’ını, ithalatının ise yaklaşık %30’unu gerçekleştirmişlerdir.
Küresel ticaretten aldığı pay yakın dönemde yükselişe geçen “Temiz veya kaynak verimli teknolojiler” kategorisi yalnızca Almanya ve ABD’nin ürün sepetinde ön plana çıkmakta, Çin’in ürün sepetinde ilk üç sırada dahi yer almamaktadır.
Çevresel ürünlerin küresel ticaretinde Türkiye nerede duruyor?
2010-2020 döneminde Türkiye’nin çevresel ürün ihracatı 7,4 milyar dolardan 16,3 milyar dolara; ithalatı ise 12 milyar dolardan 16,3 milyar dolara yükselmiştir. Çevresel ürünlerin ihracatının Türkiye’nin toplam ihracatından aldığı pay 2010’da %6,1 iken 2020’de %9,1 seviyesine yükselmiştir, İthalat tarafında ise 2016 yılındaki tepe noktasına erişilmesinin ardından düşüş eğilimi söz konusudur. İthalat sepetinde ilk sırayı %32 ile “Yenilenebilir enerji tesisi” kategorisi almaktadır. 2016’da çevresel ürün ithalatı Türkiye’nin toplam ithalatından %12 pay alırken 2020’de %9,1 pay almıştır. Bu durum büyük ölçüde Türkiye’nin aynı dönemde artış gösteren güneş enerjisi kurulu gücü ile ilişkili görülmektedir. Aynı dönemde bu kurulumlara ait ‘kontrol-dağıtım tabloları’ ve ‘statik konvertörler’ ürünlerinin Türkiye’nin çevresel ürün sepetinde belirgin biçimde ayrıştığı görülmektedir
Öne çıkan bulgulardan bazıları:
Türkiye çevresel ürün ihracatında, dünyadaki trendden farklı bir görünüm çizmektedir: 2010 yılında Türkiye’nin ihracat sepetinde ticaret hacmi en yüksek ürün kategorisi %34 ile “Yenilenebilir enerji tesisi” iken, 2020 yılında ilk sırayı %27’lik pay ile “Temiz veya kaynak verimli teknolojiler” kategorisi almıştır (Grafik 1). Bu durum küresel eğilimlerle farklılık göstermektedir. Küresel çevresel ürün ticaretinde “Temiz veya kaynak verimli teknolojiler” payı 2010-2020 döneminde yakaladığı artış eğilimiyle %7’den %14’e erişmiş fakat buna rağmen “Yenilenebilir enerji tesisi” ve “Atık su yönetimi ve içme suyu arıtma” kategorilerinin baskın durumunu değiştirememiştir.
Grafik 1 – Türkiye’nin çevresel ürün ihracatı, ürün kategorilerine göre (%), 2010 ve 2020
Kaynak: CEPII BACI, Comtrade, SEFiA analizleri
Türkiye, çevresel ürünler ihracatında AB merkezli değer zincirine dâhil gözükmektedir ve mevcut pazar payını kaybetme tehdidiyle karşı karşıyadır: Türkiye’nin çevresel ürün ihracat partnerleri Avrupa Birliği (AB) üye ülkelerinde yoğunlaşmış ve bu yoğunluk zaman içerisinde artmıştır. AB üye ülkelerinin Türkiye’nin toplam çevresel ürün ihracatından aldığı pay 2010’da %34,8 iken 2020’de %52,1’e yükselmiştir. Söz konusu ülkelerin 2035’e kadar taşıt salımlarını %55 azaltmayı ve yeni içten yanmalı taşıtların satışını yasaklamayı hedeflediği düşünüldüğünde Türkiye’nin bu alanda ihracat potansiyelini kaybetme riski ortaya çıkmaktadır.
Türkiye, 2010 ve 2020 yıllarında çevresel ürün ithalatın yarısından fazlasını Almanya, Çin ve İtalya’dan gerçekleştirmiştir. Bu dönem içerisinde Çin’in Türkiye’nin çevresel ürün ithalatından aldığı pay %15’ten %21’e yükselerek Almanya’ya yakınsamıştır (Grafik 2). Çin’den gerçekleştirdiğimiz ithalatın yaklaşık %40’ını “Yenilenebilir enerji tesisi” kategorisi oluşturmaktadır.
Grafik 2 – Türkiye’nin çevresel ürün ithalatı, ülkelerin aldığı pay (%), 2010 ve 2020
Kaynak: CEPII BACI, Comtrade, SEFiA analizleri
Sonuç yerine
İklim politikalarına uyum, ülkeleri gerek yerel gerekse uluslararası düzeyde, daha temiz ve ileri teknolojilere yönlendirirken yeşil ürün ve hizmet piyasasının rolü de dönüşüme uğramaktadır. Yaptığımız analizler de göstermektedir ki Türkiye bu dönüşümün dışında kalmasa da belirli risk ve fırsatlarla da karşı karşıyadır. Tespitlerimiz aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
- Türkiye, yakaladığı artış trendine karşılık çevresel ürün ihracatındaki payını kaybetme tehdidiyle karşı karşıyadır: AB merkezli bir değer zincirine dâhil olan çevresel ürün ticaretimiz, özellikle otomotiv sektörü odağında hareket etmektedir. En önemli ihracat partnerlerimiz ulaşımda 2035 itibariyle petrol ve dizelle çalışan yeni araç satışlarının son bulmasını hedefleyen AB ülkeleriyken; Türkiye’nin çevresel ürün ihraç sepetinde içten yanmalı motorlar hâlâ önemli pay sahibidir.
- Türkiye, enerji dönüşümünde dışa bağımlı konumdadır: Türkiye’nin çevresel ürün ithalatı dalgalı bir seyir izlerken özellikle 2016 ve sonrasındaki yenilenebilir enerji kapasite artışlarının bunda belirleyici olduğu görülmektedir. 2016 yılında ‘kontrol-dağıtım tabloları’ ve ‘statik konvertörler’ ithalatındaki ani artış zamanla azalmaya başlasa da bu ürünler ithalat sepetimizin ilk sıralarında yer almaya devam etmektedir. 2016-2020 döneminde Türkiye’nin yeni güneş enerjisi kapasitesi kurulumlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, ithalat ve kapasite arasında paralel seyir, bu bağımlılık ilişkisine işaret etmektedir.
- Türkiye’nin ithalat ve ihracat performansları karşılaştırıldığında, ithalat sepeti ihracat sepetine göre çok daha çeşitlidir: Türkiye’nin en fazla ihraç ettiği ilk on çevresel ürün toplam çevresel ürün ihracat sepetinin yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Buna karşın en fazla ithal ettiği ilk on ürün ithalat sepetinde %30-40 arasında pay almaktadır. Bu durum Türkiye’nin daha fazla çeşitte çevresel ürün ithal ederken daha az çeşitte ihracat yaptığın göstermektedir. Analizler, Türkiye’nin enerji dönüşümünde daha fazla çeşitte ürünün ithalatına ihtiyaç duyduğuna, dolayısıyla bu alanda dışa bağımlılığına işaret etmektedir.
Çalışmaya dair ayrıntılı bilgi ve veriler, önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan “Çevresel Ürünlerin Ticareti Raporu: Dünyada ve Türkiye’de Çevresel Ürünler” başlıklı SEFiA raporunda yer alacaktır.
Kaynakça
Yamaguchi, S. (2021), “International trade and circular economy – Policy alignment”, OECD Trade and Environment Working Papers, No. 2021/02, OECD Publishing, Paris, https://doi.org/10.1787/ae4a2176-en.
Sauvage, J. (2014), “The Stringency of Environmental Regulations and Trade in Environmental Goods”, OECD Trade and Environment Working Papers, No. 2014/03, OECD Publishing, Paris, https://doi.org/10.1787/5jxrjn7xsnmq-en.
Çevresel ürünlerin belirlenmesi ve kategorilere ayrılmasında OECD’nin Birleşik Çevresel Ürünler Listesi’nden (Combined List of Environmental Goods – OECD-CLEG) faydalanılmıştır.