Yazı: Taylan Kurt
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı’nda (COP 29) ilk hafta geride kaldı. Beklenildiği üzere COP29’da ana gündem finansman tartışmaları ekseninde ilerliyor. Hedef, kırılgan ülkelerin uyum finansmanına ve iklim adaletine yönelik çabaların güvence altına alınması.
Fakat öte yandan 2016’dan bu yana Paris Anlaşması hedeflerine yönelik ilerlemeyi ölçen yıllık Küresel Karbon Bütçesi (Global Carbon Budget) raporu, emisyon artışının bu hızla devam etmesi hâlinde, küresel ısınmayı %50 olasılıkla 1,5 dereceyle sınırlamak için kalan karbon bütçesinin 6 yıl içinde aşılacağını ortaya koyuyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz gibi birçok liderin bu yıl zirveye katılmaması, Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, Arjantin’in müzakerecilerini zirveden çekmesi ve zirvede 1,773 fosil yakıt lobicisine (en kırılgan 10 ülkenin toplam delege sayısından yaklaşık bin kişi daha fazla) erişim izni verilmesi ise iklim müzakerelerinin bugününe ve geleceğine dair olumsuz bir tablo çiziyor. Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için zaman daralıyor.
Bu yazıda COP 29’da öne çıkan gelişmeler, raporlar ve yorumlar derleniyor. Konferansın hemen sonrasında genel değerlendirmelere ulaşmak için bültenimiz SEFiA İklim Gündemi’ne buradan abone olabilirsiniz.
İklim finansmanı
Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef (New Collective Quantified Goal – NCQGs) için ilk taslak müzakere metni zirvenin üçüncü gününde yayımlandı. 35 sayfalık metin iklim finansmanını biyoçeşitlilik, toprak ve sürdürülebilir kalkınma ile ilişkilendiriyor ve yerli halkların liderliğini tanıyor. Zirvenin altıncı günü yayınlanan ikinci NCQG taslak müzakere metninde ise katılımcılar erişim, şeffaflık ve ilerlemeyi sağlayan ya da engelleyen faktörler gibi teknik konulara odaklanıyor. Finansman miktarı, iklim raporlamasının gözden geçirilme sıklığı ve zaman çizelgesi dâhil olmak üzere kilit konularda belirsizlik sürüyor.
- Beklentiler: Finansman hedefinin tek katmanlı bir hüküm mü yoksa daha geniş mali kaynakları içeren çok katmanlı bir hedef mi olması gerektiği konusunda tartışmalar devam ediyor. Beklentiler, daha akıcı bir metin olması yönünde. Taraflardan ağırlıklı olarak kamu finansmanında yılda en az (i) 1 trilyon dolar tutarında ihtiyaç temelli bir hedefi temsil eden ve (ii) güçlü şeffaflık garantileri, (iii) düzenli hedef incelemeleri ve (iv) azaltma, adaptasyon ve kayıp ve hasar için ayrı alt hedefler içeren seçeneklerle ilerlemesi talep ediliyor.
İklim finansmanı hedefine ilişkin müzakereler sürerken yayınlanan yeni bir çalışma, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak için, Çin hariç yükselen piyasa ve gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu yatırımlar için 2030 yılına kadar yılda 1 trilyon dolar dış finansmanın harekete geçirilmesine odaklanılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu ihtiyacın, 2035 yılına kadar yaklaşık 1.3 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. 2009 yılında verilen ve 2015 yılında yeniden teyit edilen yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı taahhüdünün üç katına çıkarılması ve çok taraflı kalkınma bankalarından (MDB’ler) sağlanan finansmanın artırılması öneriliyor.
Öte yandan gelişmekte olan ülkelerden oluşan 77’ler Grubu (G77) da 1,3 trilyon dolarlık bir iklim finansmanı hedefi çağrısında bulunuyor. İlk olarak Afrika Grubu tarafından ortaya atılan bu öneri, Küresel Güney’de giderek artan bir destek kazanıyor.
Düşük ve orta gelirli ülkeler için, MDB grubundan gelen yıllık toplu iklim finansmanı katkılarının 2030 yılına kadar kümülatif olarak 120 milyara ulaşması bekleniyor. Büyük kalkınma bankaları , uyum için 42 milyar dolar (artı özel sektörden 65 milyar dolar) dâhil olmak üzere düşük ve orta gelirli ülkelere 2030 yılına kadar yılda 120 milyar dolar sağlayabileceklerini öngörüyor. Bu, 2023 yılında düşük ve orta gelirli ülkeler için harekete geçirilen 74.7 milyar dolarlık toplu iklim finansmanından daha fazla olsa da bankaların iklim hedeflerini desteklemek için 2030 yılına kadar finansmanlarını üç katına çıkarmaları gerektiği belirtiliyor. Derecelendirme notlarını etkilemeden 480 milyar dolar finansman sağlanması da ayrıca mümkün gözüküyor.
Karbon piyasası kuralları (Madde 6)
Zirvenin ilk gününde Paris Anlaşması’nın 6.4 Maddesi kapsamında karbon kredilerinin oluşturulmasına yönelik standartlar üzerinde uzlaşmaya varıldığı duyuruldu. Böylece BM gözetiminde, ülke ve şirketlerin ticaret yapmasına açık olacak bir küresel karbon piyasasının işlerlik kazanmasının önü açılıyor.
- Nedir? Karbon kredileri, teorik olarak ülkelerin veya şirketlerin gezegenin herhangi bir yerindeki karbondioksit emisyonlarını azaltan veya atmosferden uzaklaştıran projeler için ödeme yapmasına ve bu projelerin ürettiği kredileri kendi emisyonlarını dengelemek için kullanmasına olanak tanıyor.
Madde 6, küresel sıcaklık artışlarını sınırlamak üzere kritik fonları yönlendirmeye yardımcı olması bakımından önemseniyor. Tıpkı geçtiğimiz yıl COP28’de Kayıp ve Hasar Fonu’nun kurulmasıyla başlangıç yapılması gibi, bu adım da somut bir ilerleme olarak değerlendirilse de Madde 6’nın nasıl uygulanacağı konusunda net bir yol haritası hâlâ oluşmuş değil. Madde 6, ayrıca, müzakere edilmeden küçük bir teknik uzman grubu tarafından kabul edilmesi bakımından da eleştiriliyor. Buradaki bir diğer temel endişe ise söz konusu kredilerin azaltıma değil, emisyonları dengeleme yönünde bir amaca hizmet etmesi. Gönüllü karbon piyasalarında satılan bazı kredilerin vaat edildiği gibi emisyonları azaltmaması –esasında karbon piyasalarının söylediklerini yapmamasından duyulan güven eksikliği– da bu endişeyi destekliyor. Yapılan bir araştırma, karbon kredilerinin %16’sından daha azının emisyon azaltımı sağladığını ortaya koyuyor. Bir organizasyonun, şirketin veya ülkenin kendi emisyonlarını dengelemek amacıyla başka bir yerde yapılan bir çevresel projenin finansmanını sağladığı bir mekanizma olarak işleyen offset projelerine bu kapsamda kuşkuyla yaklaşılıyor. Şu an ile piyasanın faaliyete geçmesi arasında uzun bir yol var ve zirve sonunda karbon kredileri için bütünlüklü kuralların geliştirmesi bekleniyor.
Türkiye: 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi
COP29’da Türkiye adına en büyük gelişme, şüphesiz ki; zirvenin ilk gününde Türkiye’nin 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi belgesini yayınlaması oldu.
Strateji belgesi, Türkiye’nin 2053 yılına kadar “kalkınma önceliklerinden taviz vermeden” net sıfır hedefine nasıl ulaşacağını detaylandırıyor. Türkiye’nin emisyonlarını artırmaya devam edeceği ve en geç 2038 yılından sonra azaltım yapmaya başlayacağı hedefi yineleniyor. 2053 yılında nüfus artışı ve ekonomik büyümeye paralel olarak, ülkenin enerji talebinin bugüne göre yaklaşık dört katına çıkarak 1,271 TWh’ı aşacağı öngörülüyor ve bunun %69,1’unun yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması planlanıyor.
- Nükleer hedefi: Belgede, 2024 yılında devreye girmesi planlanan Akkuyu Nükleer Santrali’nin tam kapasite çalıştığında Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacağı ve sera gazı salımlarını yıllık 30 milyon ton azaltacağı tahmini vurgulanıyor. Buna ek olarak Türkiye, nükleer kapasitesinin 2035 yılında 7.2 GW’a, 2050 yılında ise 20 GW’a (yaklaşık olarak dört adet Akkayu Nükleer Santrali) yükseltmeyi hedefliyor.Nükleer enerji özelindeki hedeflerine ulaşmaktaki ciddiyetini, COP29’da sadece 31 imzacısı bulunan Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu’na katılarak da gösteriyor.
Bu aşamada, 2035 yılına kadar yenilenebilir enerjide güneş ve rüzgârın kurulu gücünün bugüne göre dört kat artırmayı hedefleyen Türkiye’nin COP 28 sürecinde imzaya açılan ve 131 imzacı ile küresel anlamda geniş bir destek gören Küresel Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Taahhüdü’nün imzacıları arasında hâlâ bulunmadığını ayrıca vurgulamak gerekiyor.
- Kömürden çıkış: 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi belgesinde kömürden bahsedilmiyor. İklim ve çevre alanında çalışan STK’ların metne dair eleştirilerinin temelinde bu durum yatıyor. COP29’da basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, fosil yakıtlardan çıkılmadan uzun vadeli iklim hedeflerinin gerçekçi olup olmadığı sorusuna, “Zaman içinde fosil yakıtlardan bu süreçte çıkmış olacağız” cevabını verse de fosil yakıtlardan çıkışa dair herhangi bir takvim paylaşılmıyor.
- Ortada aşılması gereken bir çelişki bulunuyor: Türkiye, COP29 öncesinde, 2035 yılı için 120 GW güneş ve rüzgâr enerjisi kapasite hedefini açıklayarak çok önemli bir adım atmıştı. Fakat yenilenebilir enerji kapasitesini artırmak, yapıcı bir iklim stratejisi oluşturmak için başlı başına yeterli değil. Kömürden çıkış hedefi olmayan bir iklim stratejisi, Türkiye için gerçekçi gözükmüyor. 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi belgesi, sektörler bazında muhtelif azaltım hedefleri koyarak, Türkiye’nin iklim stratejisi öngörüsüne dair önemli ipuçları sunsa da artıştan azaltım, kömür ve nükleer enerji kullanımı konusunda bir strateji değişikliğine gitmemesi bakımından 2053 hedefine ulaşılmasını kolaylaştırmıyor. Öte yandan bugün emisyoların yaklaşık %25’inden sorumlu ve ithal kömüre dayalı olan kömür sektörü, ancak ekonomik teşviklerle ayakta kalabiliyor. Taşıdığı çevre ve sağlık risklerinin yanında, kamu maliyesi için de yük oluşturuyor. Buna karşılık, Türkiye’nin gündeminde hâlâ yeni santral yapımı yer alıyor. Oysa yapılan çalışmalar; kirletme bedelleri ödetilirse ve kamu kaynaklarıyla desteklenmeleri sonlandırılırsa en geç 2030 yılına kadar Türkiye’nin elektrik üretiminde kömürden çıkmasının mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Söz konusu bu çelişkinin aşılması öncelikle iklim hedeflerine ulaşmak; bunun yanında enerji maliyetlerinin düşmesi, enerjide dışa bağımlılığın azalması ve güvenli/sağlıklı yeni istihdam alanlarının yaratılması için bir fırsat sunacak.
Türkiye için önemli bir fırsat, Akdeniz iş birliği
Türkiye’nin de bir parçası olduğu Akdeniz havzası bir yandan iklim değişikliğinin etkileri bakımından en kırılgan bölgeler arasında yer alırken diğer taraftan da iklim değişikliği ile mücadelede kilit azaltım eylemlerinden biri olan yenilenebilir enerji kapasitesinin geliştirilmesinde ciddi bir potansiyeli elinde tutuyor. Akdeniz coğrafyasında kapsayıcı bir enerji dönüşüm planı bölge geleceğinin istikrarını desteklerken sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmayı, fosil yakıt bağımlılığının azaltılarak hem ekonomik direncin artırılmasını ve rekabetçi endüstrilerin güçlendirilmesine de imkân tanıyabilir. Bu kapsamda COP 29 sürecinde, geniş Akdeniz bölgesinde 2030 yılına kadar 1TW yenilenebilir enerji kapasitesi kurulması hedefine ulaşma taahhüdü olan TeraMed, yenilenebilir enerji kapasite kurulumlarını hızlandırmak için Akdeniz bölgesinde uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesini ve diplomasi çabalarının artırılmasını; kamu ve özel sektör finansmanının artırılmasını, güneş ve rüzgâr enerjisi, enerji verimliliği, depolama ve şebeke altyapısına öncelik veren yeni uluslararası ortaklıkların ve yatırım paketlerinin teşvik edilmesini hedefliyor.
- Neden önemli? Akdeniz bölgesinde nüfus ve milli gelir açısından en büyük ülkeler arasında yer alan ve 2035 yılına kadar yenilenebilir enerjide güneş ve rüzgârın kurulu gücünün bugüne göre dört kat artırmayı hedefleyen Türkiye’nin bu alanda bir önderlik rolü üstlenmesi, özellikle ulusal seviyede hızlanan enerji dönüşüm gündemini daha da görünür kılma ve iklim diplomasisinde önemli bir adım atma imkânı sunuyor.
- Panel: Bu kapsamda düzenlenecek Navigating Climate Challenges: A Collective Approach for the Mediterranean Region at COP29 başlıklı panel, 20 Kasım’da türkiye saatiyle 13:30 – 14:30 saatleri arasında gerçekleştirilecek.
Öne çıkan diğer gelişmeler
- Zirvede şu ana kadar fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılması konusunda ayrıntılar paylaşan ülkeler de yer alıyor. Yeni vardı. verdi. Slovakya, yeni kömür kullanmama taahhütünü yeniden vurgulayarak küçük ülkelerin de bu konuda öncü olabileceğini ortaya koydu.
- Birleşik Krallık, 2035 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine göre %81 oranında azaltacağını duyurdu. Kömür enerjisine olan bağımlılığını sona erdiren ilk G7 ülkesi olarak ayrıca yeni petrol ve gaz lisanslamasını durdurduğunu açıkladı.
- Uganda ve Standard Chartered, küresel iklim hedeflerine ulaşmak için karbon tutma teknolojisine sahip olmayan yeni kömür santralleri geliştirmemeyi ve hâlihazırdaki bu teknolojilere sahip olmayan kömür santrallerinden aşamalı olarak çıkmayı taahhüt eden Kömürden Çıkış Koalisyonu’na (Powering Past Coal Alliance – PPCA) katılacaklarını duyurdu. Uganda’da hâlihazırdaki enerji arzında kömürün payı, %0.
- Geçtiğimiz yıl COP28’de Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un öncülüğünde kurulan–Fransa ve Endonezya hükümetleri tarafından eş başkanlığı yürütülen– ve küresel olarak kömür geçişlerini hızlandırmak için pratik politika çözümleri geliştirmeyi amaçlayan Kömür Geçiş Komisyonu’nun (The Coal Transition Commission – CTC) yeni raporu, kömürden temiz enerjiye geçişi hızlandırmak için fırsatları, zorlukları ve potansiyel politika çözümlerini ortaya koyuyor.
- Temiz Enerji Geçiş Ortaklığı (Clean Energy Transition Partnership – CETP) bu hafta Temiz Enerji Eylem Planı’nı (Clean Energy Action Plan) başlattı. CETP imzacıları, fosil yakıtlar için uluslararası kamu finansmanlarını üçte ikisine kadar (yılda 15 milyar dolar) indirmeyi başarılar.
- Geçtiğimiz hafta COP29’da üç yeni yenilenebilir enerji taahhüdü imzalandı: Küresel Enerji Depolama ve Şebeke Taahhüdü (Global Energy Storage and Grids Pledge), küresel enerji depolamasında altı kat artışla 1500GW’a ulaşmayı ve 2030 yılına kadar önemli bir şebeke genişlemesini hedefliyor. Yeşil Enerji Bölgeleri ve Koridorları Taahhüdü (Green Energy Zones and Corridors Pledge), yenilenebilir enerji dağıtımı ve bölgesel güç geçiş altyapısı konusunda bölgesel ve uluslararası iş birliği kurma yönünde olumlu bir gelişme olarak eğerlendiriliyor. Hidrojen Beyannamesi (Hydrogen Declaration) ise yenilenebilir enerjinin üç katına çıkarılması hedefine bağlı olarak küresel temiz hidrojen pazarını harekete geçirmeyi amaçlıyor.
Faydalı linkler
- Günlük olarak yayınlanan ECO Newslatter at COP29 (CAN International)
- COP29 iklim zirvesinde müzakere metinlerinin interaktif takibi (Carbon Brief)
- COP29 iklim zirvesinde iklim finansmanı taahhütlerinin interaktif takibi (NRDC)
- COP29 etkinlik takvimi (UNFCCC)
- COP29 iklim diplomasisi özetleri (Ed King)