2023 yılında Dubai’de düzenlenen 28. Taraflar Konferansı’nda (COP28) taraf ülkeler, aralarında küresel yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ihtiyacını da ifade eden ilk küresel gözden geçirme (global stocktake) çıktılarını (Decision 1/CMA.5) sonuç bildirgesinde oybirliği ile kabul etmişlerdi. Her ne kadar Türkiye, COP 28 sürecinde imzaya açılan Küresel Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Taahhüdü’nün 133 imzacısı arasında bulunmasa da söz konusu ifadelerin geçtiği sonuç bildirgesinin imzacıları arasında bulunduğundan, iklim hedefleri, teknik ve finansal yapılabilirlik açısından sorgulanmayacak temellere sahip bu taahhüdün sessiz bir tarafı olarak kabul edilebilir. Türkiye’nin 12 Kasım’da COP 29’da ise yüksek seviyeli bir toplantıda tartışılan TeraMed inisiyatifinin bir parçası olması ise gerek küresel iklim hedeflerine katkısını açık şekilde ifade etmesi gerekse ulusal seviyede yaratılacak ekonomik fırsatları yakalaması bakımından önemli.
Türkiye’nin de bir parçası olduğu Akdeniz havzası bir yandan iklim değişikliğinin etkileri bakımından en kırılgan bölgeler arasında yer alırken diğer taraftan da iklim değişikliği ile mücadelede kilit azaltım eylemlerinden biri olan yenilenebilir enerji kapasitesinin geliştirilmesinde ciddi bir potansiyeli elinde tutuyor. Ancak, Akdeniz ülkelerinin küresel karbonsuzlaşma hedeflerini desteklemek üzere bugüne kadar ortak bir vizyonunun, net taahhütlerinin ve koordineli çabaların olmadığı da görülüyor.
Küresel iklim hedeflerinin fosil yakıttan yenilenebilir enerjiye hızlı ve adil bir geçişi gerektirdiği bu süreçte, Akdeniz ülkeleri arasında bu yönde ortak bir çabanın ortaya konulması, insanlık için varoluşsal bir önem taşıyan iklim hedeflerini desteklemenin yanında bölge ülkelerinin karşılaştığı farklı ancak ortak zorlukların üstesinden gelinmesi ve uluslararası işbirliğine olan güvenin yeniden tesis edilmesi için de bir fırsat sunuyor. Böylelikle, Akdeniz coğrafyasında kapsayıcı bir enerji dönüşüm planı bölge geleceğinin istikrarını desteklerken sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmayı, fosil yakıt bağımlılığının azaltılarak hem ekonomik direncin artırılmasını hem de jeopolitik gerilimlerin azaltılmasını, artan küresel rekabet karşısında temiz tedarik zincirleri de dahil olmak üzere rekabetçi endüstrilerin güçlendirilmesine de imkân tanıyabilir.
Türkiye açısından bakıldığında bu avantaj oldukça açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Türkiye Akdeniz bölgesindeki en büyük* ülke. Katma değerli üretimi yüksek ve yükselen ekonomilerden biri olmasının yanında, bölgedeki AB dışı ülkeler arasında temiz ve enerji verimli makine ve ekipmanın üretiminde en önde gelen ülke konumunda. Bu nedenle yenilenebilir enerji hedefleri konusunda bölgede ortaya konulacak iddialı hedefler Türkiye’nin bu alandaki sanayi altyapısını bölgede ticari açıdan da bir fırsata dönüştürebilecek önemli bir potansiyel içermektedir. Geçtiğimiz günlerde Enerji Bakanlığı tarafından açıklanan, Türkiye’nin güneş ve rüzgar enerjisinde kurulu kapasitesini 2035 yılına kadar 4 katına çıkarmayı hedefleyen yeni yenilenebilir enerji hedefleri de bu duruşu ulusal seviyede destekliyor.
COP 28’de başlatılan yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması küresel hedefinin bölgesel seviyede desteklenmesi ihtiyacından yola çıkarak ve böylesi bir işbirliğinin Akdeniz coğrafyası özelinde sağlayacağı faydaların da yakalanması amacıyla COP 29 sürecinde, geniş Akdeniz bölgesinde 2030 yılına kadar 1TW yenilenebilir enerji kapasitesi kurulması hedefine ulaşma taahhüdü olan TeraMed Uluslararası Yenilenebilr Enerji Ajansı (International Renewable Energy Agency – IRENA), Küresel Yenilenebilir Enerji Birliği (Global Renewable Alliance) ve Akdeniz Birliği (Union for the Mediterranean – UfM) tarafından destekleniyor .
Bu taahhüt:
- Yenilenebilir enerji kapasite kurulumlarını hızlandırmak için Akdeniz bölgesinde uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesini ve diplomasi çabalarının artırılmasını
- Kamu ve özel sektör finansmanının artırılmasını, güneş ve rüzgar enerjisi, enerji verimliliği, depolama ve şebeke altyapısına öncelik veren yeni uluslararası ortaklıkların ve yatırım paketlerinin teşvik edilmesini
- Yerel finansman engellerine yönelik çözümlerin geliştirilmesini, özel finansman imkânları için gerekli koşulların oluşturulmasını, kapsam ve ölçeğinin artırması için çabaların koordine edilmesini
- COP30’a doğru Ulusal Katkı Beyanı (NDC) güncelleme döngüsü içerisinde 1TW’a yönelik ulusal taahhütlerin ortaya konmasını, Akdeniz bölgesindeki partner ülkelerin daha iddialı hedefler ve gerekli politika değişikliklerine yönelik desteklenmesini
- Yenilenebilir enerji kaynaklarının daha hızlı yaygınlaştırılması için mevzuattan kaynaklanan darboğazların ele alınmasını
- Akdeniz bölgesinin enerji dönüşümü için net bir yol haritası belirlemek üzere Akdeniz için Birlik (Union for the Mediterranean), Avrupa Birliği, Arap Devletleri Ligi, IRENA gibi önemli bölgesel ve uluslararası paydaşlarla birlikte çalışılmasını
amaçlıyor..
Geniş Akdeniz bölgesinde 2030 yılına kadar 1TW yenilenebilir enerji kapasitesi kurulması hedefine ulaşma yönündeki taahhüdün hükümetler seviyesinde sahiplenilmesi için gerekli diplomatik adımlar ikili ve çoklu görüşmeler aracılığı ile sürdürülecek. Türkiye’nin bu alanda bir önderlik rolü üstlenmesi, özellikle ulusal seviyede hızlanan enerji dönüşüm gündemini daha da görünür kılma ve iklim diplomasisinde önemli bir adım atma imkânı sunuyor.
* Türkiye Akdeniz’e komşu ülkeler arasında Mısır’dan sonra en yüksek nüfusa, Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra ise en yüksek GSYH’a sahiptir.