Blog

Beklenen Misafir: Yeşil Kuğu*

“İklim değişikliği, bilinenin aksine sadece seller, fırtınalar, kuraklık gibi çevresel riskler barındırmıyor. Finansal sektör üzerine yaratacağı riskler de oldukça korkutucu.”

2020 yılının başında, daha önce adını duymadığımız ancak tüm dünyanın ortak düşmanı ilan edilen COVID-19 virüsü ile tanıştık. Virüsün yüksek yayılma hızı ve sınır tanımazlığı, virüs ile mücadelede uluslararası koordinasyonun gerekliliğini ve önemini ortaya koyuyor. Ancak virüsün neden olduğu ekonomik yıkıntı, ülkelerin kendi başlarına altından kalkmaları gereken ciddi bir sorun. Zaten kısa bir süre içinde ülkeler de ekonomik destek paketlerini ve kurtarma planlarını açıklayarak, kendi imkan ve vizyonları doğrultusunda bu ortak düşmanın yarattığı etkilerle başa çıkmaya çalıştılar. Ancak “küresel pandemi resesyonu” literatürde yerini almaya başladı bile. Gelişi COVID-19 kadar sessiz ve ani olmayan, etkisini her geçen gün daha çok hissettiğimiz bir ortak düşman daha var: iklim değişikliği. Virüs örneğinde olduğu gibi iklim değişikliği de dünyanın ortak sorunu ve yaratacağı ekonomik hasarla başa çıkmak, çoğunlukla ülkelerin kendi sorumluluğunda.

İklim Değişikliği ve Finansal Riskler

İklim değişikliği, bilinenin aksine sadece seller, fırtınalar, kuraklık gibi çevresel riskler barındırmıyor. Finansal sektör üzerine yaratacağı riskler de oldukça korkutucu. Bu riskleri iki grupta toplayabiliriz. İlk olarak hemen aklımıza gelen ve daha somut gözlemlediğimiz, aşırı ve beklenmeyen hava olaylarından dolayı mülk, altyapı ve arazi üzerindeki fiziksel zararlar. Örneğin, yükselen deniz seviyeleri ve aşırı hava olaylarının daha sık görülme olasılığı, mülk sahipleri için kayıplara neden oluyor ve mülk değerlerini düşürerek ipotek portföylerinde daha büyük risklere yol açıyor. 2019 yılında Pacific Gas ve Electric (PG&E) şirketinin Kaliforniya’da uzun süren kuraklık sonrası yaşanan büyük orman yangınlarından kaynaklanan yükümlülüklerin neden olduğu iflası, ilk iklim değişikliği iflası olarak adlandırıldı bile. Elbette iklim şoklarının neden olduğu kayıplar sadece kişileri ya da tekil kurumları değil, birçok kurumu aynı anda etkileyebilir ve bu durum bankaların kredilerini azaltmasıyla daha sıkı finansal koşulların ortaya çıkmasına neden olabilir. Özellikle sigortacılık sektörü için, varlık tarafında oluşan fiziksel riskler oldukça önemli. Bu riskler, sigorta poliçelerinde beklenenden daha sık oluşan tazminat talepleri nedeniyle yükümlülük tarafındaki riskleri de arttırıyor. Doğal afetlerin artması sonucunda, sigorta primlerinin daha maliyetli hale gelmesi ihtimali artıyor. Bu durum belki de sigortacılık sektörünün yakın gelecekte ortadan kalkmasına bile neden olabilir.

İkinci gruba ise, somut kanıtlarını yeni yeni gözlemlediğimiz, düşük-karbonlu yeşil ekonomiye geçişin sebep olacağı finansal sektör zararlarını toplayabiliriz. İlk gruptaki risklerden, iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik alınan acil, iddialı ve koordine önlemlerle orta-uzun vadede kaçınmak mümkün olsa da bu önlemlerin kalıcı olmasının gerekliliği, ikinci gruptaki risklerin yönetimi için politika yapıcıların müdahalesine daha fazla ihtiyaç duyulmasına neden oluyor, sürdürülebilirlik için bu şart. Biz de genellikle bu blog yazılarımızda iklim değişikliğinin önlenmesi amacıyla dünyanın düşük-karbonlu, yeşil ekonomiye geçişi sürecinde ülkelerin merkez bankalarının ve hükümetlerinin rolüne değineceğiz.

Geçişin Arkasındaki Basit Mekanizma

Geçiş sırasında oluşacak riskler, finansal kurumların varlık tarafında gerçekleşiyor. Düşük-karbon ekonomisi etrafında inşa edilmemiş iş modellerine sahip firmaların kayıpları, finansal kurumların varlıklarında zarara neden oluyor. Şu anda bile bu tip firmaların kazançlarının teknolojik değişim ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik politikalara paralel olarak tüketici ve yatırımcı taleplerindeki değişim nedeniyle düştüğünü, işlerin kesintiye uğradığını ve finansman maliyetlerinin arttığını görüyoruz. Örneğin kömür üreticileri, karbon emisyonlarını kontrol etmeyi amaçlayan yeni veya beklenen politikalarla zaten karşılaşıyor. Bazı büyük bankalar yeni kömür santralleri için finansman sağlamama sözü verdiler bile. ABD kömür madenciliği şirketlerinin hisse fiyatları, bu karbon emisyon etkisini ve yüksek finansman maliyetlerini yansıtıyor ve temiz enerji varlıklarına sahip şirketlere göre daha düşük performans gösteriyor.

Düşük-karbonlu bir ekonomiye geçişin ani, kötü tasarlanmış veya küresel olarak koordine edilmediği bir ortamda, uluslararası ticarette kesintilerle birlikte ortaya çıkması durumunda ekonomi genelinde de risklerle karşılaşmak mümkün. Varlık fiyatlarının, geçişe yönelik beklenmedik gerçekleşmeler doğrultusunda veya fiziksel riskleri yansıtacak şekilde hızla ayarlanması, finansal istikrar endişelerini de ortaya çıkarıyor. Bu nedenle, düşük-karbonlu ekonomiye dönüşümün uzun vadeli stratejilerini yalnızca teknolojik bir dönüşüm olarak görülmemesi, finansal planlamayı da içeren kapsamlı bir tasarımın yapılması kritik önemde.

Piyasaların iklim değişikliği risklerini kısmen fiyatlandırdığına dair bazı kanıtlar var, ancak varlık fiyatları, küresel ısınmayı 2˚C veya daha altında sınırlandırmak için gereken potansiyel hasar ve politika eyleminin kapsamını henüz tam olarak yansıtmıyor. Tahmin bile edemeyeceğimiz yeşil kuğu risklerin ortaya çıkması da mümkün. İşte tam burada lafı, finansal istikrarın önemini 2008 yılında “Büyük Resesyon” ile test etmiş olan merkez bankalarının rolüne getirebiliriz. Dünyada merkez bankaları ve finansal düzenleyiciler, iklim değişikliğinin finansal istikrar üzerindeki etkilerini giderek daha fazla kabul ediyorlar. Bir sonraki yazımız da merkez bankalarının iklim değişikliğine bakışlarına daha ayrıntılı değineceğiz. Belki sonra bir gün, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın iklim değişikliğine bakışını da konuşuruz.

Yazı: Zeynep Kantur

* “Yeşil kuğu” kavramı, Nassim Nicholas Taleb (2007) tarafından tanımlanan “siyah kuğu” kavramından ilham alıyor. Siyah kuğu olaylarının üç özelliği vardır: (i) beklenmedik ve nadirdir, dolayısıyla normal beklentilerin dışında yer alırlar; (ii) etkileri geniş kapsamlı veya aşırıdır; (iii) ancak gerçekleştikten sonra açıklanabilirler.

Benzer Yazılar

Devam Et >>