Search
Close this search box.
İklim Gündemi

SEFiA İklim Gündemi #5: COP 27’de ilk hafta geride kaldı

2022-bulten-web-5

Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nda (COP 27) ilk hafta geride kaldı.

Bu sayıda, iklim finansmanı odağında, COP 27’nin şu ana kadarki çıktılarına göz atacağız.

Türkiye’nin, bu hafta COP 27’de, yeni iklim hedefini açıklaması bekleniyor. 2030’a kadar en az %35 mutlak emisyon azaltım mümkün! #2030iklimhedefi

Küresel Karbon Bütçesi raporuna göre 2022 yılında küresel karbon emisyonları rekor seviyelerde seyrediyor ve ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması için acilen ihtiyaç duyulan düşüşe dair bir işaret henüz görülmüyor.

  • Petrol: 2022 yılı için öngörülen kömür ve petrol kaynaklı emisyonlar 2021 seviyesinin üzerinde seyrediyor. Petrol ise toplam emisyon artışına en çok neden olan kalem.
  • Covid-19 etkisi: Petrol emisyonlarındaki artış, büyük ölçüde COVID-19 pandemisi kısıtlamalarının ardından uluslararası havacılığın gecikmeli toparlanmasıyla açıklanıyor.

İklim Kırılganlığı Forumu, yayımladığı raporda, mevcut emisyonların %25’inden sorumlu olan G7 ülkelerinin 1,5 derece için adil pay temelinde belirlenmiş olan karbon bütçesini bir yılda tamamen tükettiğini ve bunun Dünya’yı 3 dereceden fazla ısınma yolunda ilerlettiğini ortaya koyuyor.

  • Azaltım stratejileri: Rapor, G7’nin adil paylaşım ilkesiyle, hızlı bir şekilde emisyonlarını mevcut seviyelere göre %82 ve 2030 NDC hedeflerine göre ise %91 azaltması gerektiğini gösteriyor.

Corporate Accountability, Global Witness ve Corporate Europe Observatory kuruluşları tarafından derlenen veriler, Mısır’da devam eden COP 27’de 636 fosil yakıt lobicisi olduğunu gösteriyor.

  • Neden önemli? Fosil yakıt lobicisi sayısında geçen yıla göre %25’ten fazla bir artış var. Bu durum, iklim görüşmelerinde petrol ve gaz çıkarlarının artan etkisini gösteriyor.

Devlet-Dışı Kuruluşların Net Sıfır Emisyon Taahhütlerine ilişkin Üst Düzey Uzman Grubu’nun COP 27’de BM Genel Sekreteri’ne sunduğu rapor, ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması doğrultusunda, yeşil badana ve zayıf net sıfır taahhütlerini eleştirerek bunların sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik küresel çabaları tehdit ettiğini vurguluyor.

  • Öte yandan: Çalışma, net standartlar ve kriterler belirleyerek net sıfıra dürüstlük, şeffaflık ve hesap verebilirlik getirmek için 10 pratik öneri ortaya koyuyor.

COP 27’de Türkiye pavyonunda STK’lar, iş dünyası ve akademi ile bir araya gelen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, Türkiye’nin COP 27’de güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı (NDC) açıklayacağını duyurdu.

  • Detaylar: Birpınar, açıklamayı Bakan Murat Kurum’un yapacağını belirtirken, “Bunun yanı sıra emisyonların zirveye çıkacağı tarihi de duyuracağız” dedi. NDC’ye ve emisyonların zirve yapacağı tarihe dair detay vermedi.

 

COP 27’de iklim finansmanı tartışmaları

27. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP 27), Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde 6 Kasım’da başladı. Konferansın birinci haftası geride kalırken, iklim finansmanı kapsamında öne çıkan gelişmeleri derledik:

Kayıp-hasar mekanizması ve uyum finansmanı

Gelişmiş ülkeler, geçtiğimiz yıl Glasgow’da düzenlenen COP 26’da, iklim krizi karşısında kırılgan ülkelere finansman sağlanması konusunda üç yıllık bir diyaloğu desteklemek yerine kayıp-hasar finansman organını reddetmişti. Bu yıl ise COP 27’nin hemen başında kayıp-hasar mekanizması resmi gündeme dâhil edildi. Her ne kadar önemli bir gelişme olarak yorumlansa da kayıp-hasar tartışmalarının tazminat garantisi vermeyeceği veya zorunlu olarak sorumluluğu kabul etmeyeceği ve görüşmelerin en geç 2024’te kesin bir kararla sonuçlanmasının amaçlandığı belirtiliyor.

  • İklim cehennemine giden bir otoyol: Başta Almanya ve Fransa olmak üzere gelişmiş ülkelerden kayıp-hasar finansmanı konusunda destek açıklamaları gelirken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, bir dönüm noktasına yaklaştığımızı ve iklim cehennemine giden bir otoyolda olduğumuzu belirtti.
  • Şirketlerin kazançlarından fona aktarım: Öte yandan Barbados Başbakanı Mia Mottley ise son üç ayda dâhi 200 milyar dolar kazanç sağlayan petrol ve gaz şirketlerinin kayıp-hasar fonuna para aktarmamasını eleştirerek bu şirketlerin kazançlarının %10’unu fon için ayırmaları gerektiğini söyledi.
  • Kim ne kadar fon sözü verdi? Almanya ve Belçika sembolik miktarlar olmak üzere kayıp-hasar fonuna sırasıyla 170 milyon euro ve 2,5 milyon euro ayırmayı taahhüt etti. Avusturya, fona 50 milyon euro ayıracağını açıkladı. İrlanda 10 milyon euro, Yeni Zelanda ise 20 milyon euro tahsis edeceğini duyurdu.

2023-2027 yılları arasında, 3,1 milyar dolarlık yeni yatırım çağrısında bulunan “Herkes için Erken Uyarılar Girişimi için Yürütme Eylem Planı”nın ayrıntıları COP 27’nin ilk haftasında açıklandı. Plan kapsamında iklim değişikliğinin etkilerine karşı en kırılgan konumda olan en az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan küçük ada devletleri grubu kapsanıyor. Gezegendeki herkesin önümüzdeki beş yıl içinde erken uyarı sistemleriyle korunması hedefleniyor.

  • Öte yandan: Erken uyarı kapsamının sınırlı olduğu ülkelerde, yüksek kapsama sahip ülkelere kıyasla, sekiz kat daha fazla afet ölüm oranı olduğu belirtiliyor. Tüm ülkelerin yarısında erken uyarı sistemlerinin mevcut olmadığı ve daha da azının erken uyarıları acil durum planlarına bağlayacak düzenleyici çerçevelere sahip olduğu belirtiliyor.

Dünya Bankası, 2022 yılında iklim finansmanına 32 milyar dolar ayırdığını, bu rakamın bir rekor olduğunu ve Glasgow hedeflerini aştığını duyururken; Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva ise, ortalama karbon fiyatlarının 2030’a kadar, bugünkü 5 dolar seviyesinden en az 75 dolara yükselmesi gerektiğini söylüyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, enerji fiyatlarındaki artış ve ekonomik durgunluk riski hükümetlerin fon sağlama konusundaki isteklerini olumsuz yönde etkiliyor. İklim kriziyle mücadele ve güvenlik arasındaki ilişki gündeme taşınıyor. Bu noktada gelişmiş ülkelerin açıklamaları, yanlış anlatı olarak değerlendirilirken, kırılgan ülkelerin borç yükünü artırmayacak araçların kullanımı öne çıkıyor. Önümüzdeki 10 yılda Sahra-altı Afrika ülkelerinin iklim değişikliğinin etkileri yüzünden 996 milyar dolarlık ek borca sahip olması bekleniyor. Başta Pakistan olmak üzere, tazminat talep eden ülkeler “iklim adaleti” istiyor.

Fosilden çıkış ve emisyon azaltım taahhütleri

ABD İklim Elçisi John Kerrry, gelişmekte olan ülkelerin fosil yakıt kullanımından çıkmalarına yardımcı olacak ve 2035 yılına kadar sürmesi beklenen bir karbon ofset planının (Energy Transition Accelerator – ETA) oluşturulduğunu duyurdu. Karbon yakalama ve depolama (Carbon Capture and Sequestration – CCS) teknolojilerine yatırım yapılmasının ve yenilenebilir enerji üretiminin hızlandırılmasının hedeflendiği ETA için Şili ve Nijerya gibi ülkelerin yanı sıra fon sağlamak amacıyla Microsoft ve PepsiCo gibi firmalarında da ilgili olduğu belirtiliyor. Fakat ETA –gönüllü bir karbon kredisi programı olması, emisyonlarda kayda değer kesintiler garanti etmediği ve CCS gibi finansal ve teknolojik uygulanabilirliği tartışmalı teknolojileri desteklemesinden dolayı–gerçekçi çabaları geciktireceği için ayrıca eleştiriliyor.

Geçtiğimiz ekim ayı sonunda üye devletlerin Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC) güncellemeyi kararlaştıran Avrupa Birliği (AB), 2030 sera gazı azaltım hedefini %57’ye çıkartacak yasama müzakerelerini Brüksel’de tamamladı. 2022 yılı sonunda Rusya’dan doğal gaz ithalatını üçte iki oranında azaltmayı hedefleyen AB’de rüzgar ve güneş enerjisindeki yıllık rekor artışın fosil gaz ihtiyacının önüne geçtiği belirtiliyordu. Söz konusu müzakereler sonrasında AB’nin uzun vadeli yatırımlarının fosilden uzaklaşmasına daha kesin bir gözle bakılıyor. Bu gelişme aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası tartışmaya açılmış olan dönüşümün hızlanarak devam edeceğinin de en açık göstergesi.

  • Sermaye fonlarından katkı: Avrupa Yatırım Fonu (EIF), beş sermaye fonunun Avrupa Birliği’nin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olacak 2,5 milyar euroluk iklim eylemi yatırımına destek sağlamak amacıyla toplam 247 milyon euro değerinde yatırım anlaşması imzaladı.

Güney Afrika Cumhuriyeti, Almanya ve Fransa merkezli kalkınma bankaları ile yaptığı anlaşma neticesinde kömürden çıkış ve temiz enerji kaynaklarına geçiş hedefi doğrultusunda toplamda 600 milyon euro değerinde kredi anlaşması imzaladı.

Japonya’da ise hükümet Nisan 2023’te yürürlüğe girmesi beklenen yeni karbon vergisini, geçim koşullarını güçleştireceği gerekçesiyle ikinci kez ertelediğini duyurdu. Ayrıca, ilk taraflar toplantısından bu yana verilen günün fosili ödülünü alanlar arasında ilk sırada –petrol, gaz ve kömür projeleri için dünyanın en büyük kamu finansörü konumunda olan ve 2019-2021 döneminde fosil yakıt sektörüne yılda ortalama 10,6 milyar dolarlık katkıda bulunan– Japonya yer aldı. Günün fosili ödülünün verildiği bir diğer ülke de konferans boyunca aktivistlere ve sivil toplum katılımcılarına yönelik baskı uygulayan Mısır oldu.

 

İklim kriziyle mücadelenin güvenilirliği

Yüksek enflasyon, tedarik zincirlerindeki aksaklıklar ve enerji güvenliği gibi hususlar başta olmak üzere; iklim kriziyle mücadelenin önünde birçok engel tanımlanıyor. Oysa bugün 3 milyondan fazla kişi, iklim kaynaklı afetler karşısında risk teşkil eden bölgelerde yaşıyor. Tüm ekosistemin sürdürülebilirliği bulaşıcı hastalıklar, iklim mobilizasyonu ve sürdürülebilir tarım gibi başlıkları da içerecek biçimde çok daha kapsamlı bir tehditle karşı karşıya. Peki, atılması gereken adımların ötesinde, mevcut önlemler ne kadar güvenilir ve gerçekçi?

Bu kapsamda COP 27’de şu ana kadar gündeme gelen konulardan biri iklim krizi ile mücadelede verilen taahhütlerin güvenilirliği üzerineydi. Gerek kamunun gerekse özel sektörün iklim taahhütlerinin olabildiğince şeffaf olması gerektiği ve yeşil badanadan kaçınmanın gerekliliği vurgulanıyor. COP süresince açıklanan yeni raporlar, emisyon hesaplamalarının güvenilirliğini sorguluyor. Finansman üzerine yayımlanan raporlar ise hiçbir dezavantajlı grubu arkada bırakmadan atılacak adımların aciliyetini gündeme tekrar taşıyor.

Haberler kötü! Mevcut emisyon değerleri, bildiğimizden çok daha yüksek. Mevcut iklim finansmanı, ihtiyaçların çok gerisinde kalıyor ve adil bir dağılımdan çok uzak.

Sera gazı emisyonları, iddia edilenden üç kat daha fazla olabilir

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de COP 27’de vurguladığı üzere, iklim krizinde neyle karşı karşıya olduğumuzu, ancak ölçebildiğimiz değerler ile belirlemek mümkün. Bu noktada, Climate TRACE tarafından yayımlanan çalışma, yaklaşık 73 bin karbondioksit salım kaynağını inceleyerek mevcut ölçümlerin güvenilirliğini sorguluyor ve bizi iklim krizinin boyutlarına dair yeniden düşünmeye çağırıyor.

  • Emisyon envanteri: Çalışmada, mevcut emisyon kaynaklarının sera gazı salımlarını teyit etmek ve emisyon envanterini daha kapsayıcı hâle getirmek amacıyla yapay zeka kullanarak uydular, uzak sensörler ve diğer kaynaklar aracılığıyla yeni bir veri tabanı oluşturuluyor.
  • Çalışma ne gösteriyor? Çalışmanın çıktıları, sera gazı salımlarının en büyük 50 kaynağının yarısının petrol ve gaz üretim alanlarından oluştuğunu gösteriyor. Bildirilen emisyonlarda –özellikle metan gazı salımlarındaki artışla birlikte değerlendirildiğinde– kaçaklar olduğu ve rapor edilen emisyonların gerçekte olduğundan çok daha az olduğu belirtiliyor.

Öte yandan, incelenen veriler emisyonların büyük kısmından az sayıda kirleticinin sorumlu olduğunu gösteriyor. Envanterde yer alan ve 2021 yılında toplam emisyonların %14’ünü içeren en büyük 500 emisyon kaynağı, veri tabanındakilerin %1’inden daha azını kapsıyor. En kirli 500 kaynağın %60’ını da enerji santralleri oluşturuyor. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’na sunulan emisyon raporlamalarının henüz tamamlanmadığı ve 52 ülkenin de son 10 yılda emisyon raporlaması sunmadığı da vurgulanıyor.

Gelişmekte olan ülkelerin finansman ihtiyacı ne kadar?

Finance for Climate Action tarafından yayımlanan rapor, gelişmekte olan ülkelerin iklim kriziyle mücadelede 2030’a kadar senelik 2 trilyon dolara ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Çin’in gelişmekte olan ülkelere dâhil edilmediği bu hesaplamada, söz konusu fonun fosil yakıtlardan uzaklaşmak, yenilenebilir enerjiye/düşük karbonlu teknolojilere yatırım yapmak ve aşırı hava olaylarının etkileri ile başa çıkmak üzere kullanılması gerektiği belirtiliyor. Bugün gelişmekte olan ülkelerdeki –Çin hâriç– yatırımlar, 500 milyar dolar seviyesinde. Öte yandan, bugün 30 milyar dolar seviyesinde olan yıllık hibe ve düşük faizli kredilerin 2025’e kadar 60 milyar dolara çıkması gerektiği vurgulanıyor.

  • Finansman kaynağı: Bu fonun finansman kaynaklarının yaklaşık yarısının (1,4 trilyon dolar), sermaye piyasalarını da kapsayacak şekilde, yerel kaynaklar tarafından karşılanması bekleniyor. Geri kalan kısmı için Dünya Bankası ve diğer çok uluslu kalkınma bankalarına roller tanımlanıyor.
  • Finansman taahhütleri: Gelişmiş ülkeler, 2020 yılından itibaren iklim krizi karşısında kırılgan ülkelere yıllık 100 milyar dolar sağlama sözünü hâlâ yerine getiremedi. 2009 tarihinde belirlenen hedef, son olarak 2025’e ertelendi.

Rapor, uyum ve kayıp-hasar finansmanı tartışmaları kapsamında, gelecek yatırımların yönüne dair ipuçları sunması bakımından önemli olarak değerlendiriliyor. Finansman sağlamanın tek başına yeterli olmayacağı, bu kaynağın doğru politikalarla desteklenmesi gerektiği de ayrıca ifade ediliyor.

İklim finansmanında adalet

Gerekli finansmanın sağlanmasında esas görev gelişmiş ülkeler üzerinde olsa da bu ülkelerin gerekli çabayı göstermekten uzak olduğunu söylemek mümkün. Carbon Brief tarafından yapılan analiz, emisyonların %40’ından sorumlu 24 gelişmiş ülkeyi iklim finansmanına sundukları katkı kapsamında değerlendiriyor.

Geçmişteki emisyonları nedeniyle üstüne düşen pay 40 milyar dolar olan ABD, 2020’de sadece 7,6 milyar dolar aktarırken, Avustralya ve Kanada, adil payının yalnızca üçte birini karşılamış durumda. Birleşik Krallık kendine düşen payın dörtte üçünü sağlasa da iklim finansmanına 1,4 milyar dolar daha aktarması gerekiyor.

Öte yandan, İsviçre’nin sağladığı iklim finansmanı üstüne düşen payın dört katından fazla. Fransa ve Norveç’in iklim finansmanı üstüne düşen payın üç katından fazla. Japonya ise 13 milyar dolar ile üstüne düşen payın iki katından daha fazla iklim finansmanı sağlıyor. 2021’den bu yana sağladığı finansmanı artıran yalnızca beş ülke var: Japonya, İtalya, Hollanda, Norveç ve İsveç. Ayrıca ABD, Kanada, Avustralya ve Birleşik Krallık tarafından sağlanan fonlar, çoğunlukla hibelerden oluşuyor. Hâlihazırda yüksek düzeyde borç taşıyan gelişmekte olan ülkeler, kredi kullanımından öte hibelerden faydalanmayı tercih ediyor.

Benzer Yazılar