İklim Gündemi

SEFiA İklim Gündemi #43: Enerji geçişinin maliyetini kimler üstlenecek?

SEFiA İklim Gündemi’nin yeni sayısına hoş geldiniz…

Bugün, 3 Haziran 2024.

Enerjiyi daha fazla insan için daha uygun fiyatlı hâle getirmenin yolu, geçişleri yavaşlatmak değil hızlandırmaktan geçiyor. Bu sayıda odağımızda, Uluslararası Enerji Ajansı’nın Uygun Fiyatlı ve Adil Temiz Enerji Geçişleri için Stratejiler başlıklı raporu var.

Yorum ve geri dönüşlerinizi bekliyoruz!

Keyifli okumalar,

Gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla yoksul ülkelere vermeyi taahhüt ettiği 100 milyar dolarlık yardım hedefine iki yıl gecikmeyle ulaşıldı.
  • Oysa: 100 milyar dolar, bu ülkelerin iklim hedeflerine ulaşabilmeleri ve temiz enerjiye yatırım yapabilmeleri için gereken miktarın oldukça gerisinde.
  • COP29: Kasım 2024’te Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenecek COP29’da ülkelerin 2025 sonrası için 100 milyar dolarlık hedefin ötesinde yeni bir küresel iklim finansmanı üzerine tartışması bekleniyor.
İklim değişikliği kaynaklı küresel ekonomik zararın, önceki hesaplamalardan altı kat daha fazla olabileceği ortaya koyuluyor.
  • Küresel GSYH’de %12 zarar: Yayımlanan yeni bir çalışmanın bulguları, küresel hava sıcaklığındaki 1 derecelik artışın daha önceki analizlerin çok ötesinde, dünya gayri safi hasılasında %12 seviyesinde bir düşüşe neden olduğunu gösteriyor.
  • 3 derece öngörüsü: Yüzyılın sonuna doğru, ısınmanın 3 dereceyi bulacağı öngörülüyor. Bu durum üretim, sermaye ve tüketimde 2100 yılına kadar %50’yi aşan keskin düşüşlerin yaşanabileceği anlamına geliyor.
Türkiye, 2023 yılında 47,6 gün aşırı sıcak yaşadı. İklim değişikliğinin etkisi olmasaydı bu sayının 18,8 gün olacağı hesaplandı.
  • Arka plan: 2023 yılı, dünyanın kayıtlara geçen en sıcak yılı oldu. Küresel sıcaklıklar, Haziran 2023 – Nisan 2024 boyunca art arda rekor kırdı.
  • Kuraklık riski: Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Nisan 2024 verilerine göre, Türkiye’nin neredeyse %70’lik kısmı şiddetli kuraklık yaşıyor.
    Küresel görünüm: Son 12 aylık dönemde küresel nüfusun yaklaşık %78’i, insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle iki kat daha olası hâle gelen en az 31 gün aşırı sıcak yaşadı.
Dünya Bankası ve Türkiye arasında, yenilenebilir enerji programına öncelik veren, 1 milyar dolarlık anlaşma imzalandı.
  • Hedef: Anlaşmayla Türkiye’de dağıtık güneş enerjisi piyasasının kurularak genişletilmesi ve bir batarya depolama programının pilot uygulamasının gerçekleştirilmesi bekleniyor.
  • Nasıl? Türkiye’nin dağıtık enerji piyasası, kamuya ait Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası (TKYB) ve özel sektöre ait Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) paralel çalışmasıyla, iki aşamada geliştirilecek.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, geçtiğimiz nisan ayında güneş enerjisi kaynaklı elektrik üretiminin 2,4 milyar kWh ile tüm zamanların en yüksek değerine ulaştığını, rüzgâr enerjisi kaynaklı elektrik üretiminin ise 3,2 kWh ile tüm zamanların en yüksek nisan ayı üretimi rekorunu kırdığını duyurdu.
  • Artan Elektrik Fiyatları ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Piyasaya Etkisi: SEFiA olarak APLUS Enerji ile hazırladığımız rapor, yenilenebilir enerji kurulu gücündeki artışın elektrik faturalarını düşürerek tüketici enflasyonunu iyileştireceğini ortaya koyuyor. Yenilenebilir enerji kapasitesindeki artışın, enflasyonda yaratacağı düşürücü etkisinin yanında, ithal yakıt maliyetlerini ve karbon emisyonlarını da önemli ölçüde azaltacağını gösteriyor.

Temiz enerjiye geçiş, enerji krizi tartışmalarıyla birlikte, küresel enflasyonun önemli bir gerekçesi olarak değerlendiriliyor. Temiz enerji teknolojileri, her koşulda fosil yakıt temelli teknolojilerden daha pahalı olarak lanse ediliyor. Oysa bu teknolojiler, başta güneş ve rüzgâr olmak üzere, geleneksel yakıtlara kıyasla ekonomik olarak daha rekabetçi konumda yer alıyor. Farklı gelir grupları arasındaki enerji kullanımı ve ödeme gücü eşitsizliklerini ortadan kaldırmak, enerji geçişini hızlandırmaktan geçiyor.

  • Mevcut durum: 2023 yılında, yeni şebeke ölçekli güneş fotovoltaik (PV) tesislerinin ve kara rüzgâr kapasitesinin %95’inden fazlası, yeni kömür ve doğal gaz santrallerinden daha düşük üretim maliyetlerine sahip.
  • Öte yandan: Günümüzde toplam tüketici enerji harcamalarının yaklaşık yarısını petrol ürünleri ve üçte birini ise elektrik oluşturuyor. Elektrifikasyon hayatımızda daha fazla yer kapladıkça (elektrikli araçlar, ısı pompaları ve elektrikli motorlar) elektriğin nihai tüketimde petrolü geride bırakması öngörülüyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (International Energy Agency – IEA), Uygun Fiyatlı ve Adil Temiz Enerji Geçişleri için Stratejiler başlıklı raporu, dünyanın 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma yolunda ilerlemesinin getirdiği ek yatırımları ortaya koyuyor. Küresel enerji sisteminin işletme maliyetlerinin önümüzdeki 10 yıl içinde yarıdan fazla azalttığını gösteriyor.

Raporda öne çıkan bulgular

Hükümetlerin ve özel işletmelerin dışında, tüketicilerin enerji sistemini dönüştürmek için gereken yatırımların bedelini doğrudan faturalar veya dolaylı olarak vergilendirme ya da mal ve hizmetlerin maliyeti yoluyla ödemesi gerekiyor. Bu nedenle tüketicilerin enerji faturalarının ne olduğu/olacağı, enerji geçişinde önemli bir gösterge olarak öne çıkıyor.

Hızlı temiz enerji geçişi, bugünkü koşullara dayalı bir kurguya kıyasla daha düşük tüketici faturaları ile sonuçlanıyor: Rapordaki projeksiyonlar gelişmiş ekonomilerde, Net Sıfır Emisyon Senaryosu’nda 2035 yılına kadar toplam enerji harcamalarının Belirtilmiş Politikalar Senaryosu’na göre %20 daha düşük olduğunu gösteriyor.

Yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde, kilit değişken fosil yakıt sübvansiyonlarının aşamalı olarak kaldırılmasından geçiyor. Fakat hükümetler, 2023 yılında fosil yakıtların kullanımını sübvanse etmek için toplu olarak yaklaşık 620 milyar dolar harcıyor. Tüketiciye yönelik temiz enerji yatırımlarını desteklemek için harcanan rakam ise sadece 70 milyar dolar.

Maliyetleri kim üstlenecek? Dünya genelinde enerji sektörü yatırımlarının %45’i özel şirketler, %35’i hükümetler ve kamu iktisadi teşebbüsleri, %20’si ise hane halkları tarafından gerçekleştiriliyor. Enerji dönüşümlerinin ön maliyetlerini kimin üstleneceği, ise bu süreçteki tartışmalı bir soru. Hanehalkları açısından bakıldığında, temiz enerji teknolojilerinin yetersiz hizmet alabilecek hanelere ve topluluklara ulaşması iyi tasarlanmış politikaları gerektiriyor.

Enerji geçişi, fiyat şoklarından muaf değil: Elektrifikasyonun artması durumunda dahi, birçok enerji sistemi, aşırı hava olayları ve siber saldırılardaki artışa karşı savunmasız konumda. Bu durum, dayanıklılık ve dijital güvenlik için yeterli yatırımların yapılmasını zorunlu kılıyor. Hükümetlerin, nüfusun hassas kesimlerini korumaya yönelik hedefli tedbirler de dâhil olmak üzere, fiyat şokları geldiğinde tepki vermeye hazır olması gerekiyor.

Son küresel enerji krizi sırasında hükümetler, tüketicilerin çok yüksek enerji fiyatlarını yönetmelerine yardımcı olmak için 900 milyar dolar harcadı. Bu desteğin dörtte üçü en çok ihtiyacı olanları korumayı hedeflemedi ve bunun yerine tüm tüketicilere uygulandı.

Hedef yıllık 5,3 trilyon dolar yatırım: Enerji sektörüne her yıl yaklaşık 3 trilyon dolar (1,9 trilyon doları temiz enerji teknolojisi ve altyapısına) yatırım yapılıyor. Net Sıfır Senaryosu’na göre 2035 yılına kadar toplam yatırımların 5,3 trilyon dolara yükselmesi ve bunun 5 trilyon dolarının temiz enerjiye ayrılması gerekiyor.

Öneriler

Enerjiyi daha fazla insan için daha uygun fiyatlı hâle getirmenin yolu, geçişleri yavaşlatmak değil hızlandırmaktan geçiyor. Rapor, özellikle yoksul haneleri hedef alan artan sayıdaki teşviklerin temiz enerji teknolojilerinin benimsenmesini artırabileceğini ortaya koyuyor ve öneriler sıralıyor. Bunlar arasında düşük gelirli hanelere enerji verimliliği güçlendirme programlarının sunulması; kamu hizmetlerinin daha verimli ısıtma ve soğutma paketlerini finanse etmeye zorlanması; yüksek verimli cihazların daha kolay temin edilebilir hale getirilmesi; toplu taşıma ve ikinci el elektrikli araç pazarları için daha fazla destek de dahil olmak üzere uygun fiyatlı temiz ulaşım seçeneklerinin sağlanması; fosil yakıt sübvansiyonlarının en savunmasız kesimler için hedefli nakit transferleriyle değiştirilmesi ve enerji geçişleri sırasında ortaya çıkabilecek potansiyel sosyal eşitsizliklerin üstesinden gelmek için karbon fiyatı gelirlerinin kullanılması yer alıyor.

Benzer Yazılar