Bu sayıda, Uluslararası Enerji Ajansı ve İstanbul Politikalar Merkezi’nin çelik sektörü üzerine yayımladıkları son raporları inceliyoruz. Her iki rapor, sırasıyla uluslararası ve ulusal çelik sektörü gündemine dair güncel bulgular ortaya koyuyor.
İklim Eylem Zirvesi, 20 Eylül’de New York’taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu sırasında toplandı. 100’den fazla ülke zirveye katılmak için başvuruda bulunurken, başta ABD ve Çin olmak üzere büyük emisyon kaynağı pek çok ülke zirveye katılmadı.
- Bir adım geriden: BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, zirve öncesinde Hızlandırma Gündemi’ni ortaya koymuş ve sadece “harekete geçenlerin” ve “uygulamacıların’ zirveye katılmasına izin verileceğini söylemişti.
- Açıklamalar: Birçok lider, ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarını artırması gerektiği konusunda hemfikir olurken; kömür, petrol ve gazın kullanımdan kaldırılmasına yönelik ilerlemede fosil yakıt endüstrisinin siyasi etkisinin önemli bir frenleyici olduğunu belirtti.
AB ülkelerinde üretilen güneş ve rüzgâr enerjisindeki artış, Ağustos 2023’te Rusya’dan boru hattı ve LNG yoluyla yapılan toplam gaz ithalatının (33 TWh) %54’ünün yerine geçti.
- Fosil yakıtlara bağımlılık: Yenilenebilir enerji üretimindeki bu genişleme, elektrik üretim karışımını çeşitlendirmenin ötesinde ithal edilen fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması olarak da yorumlandı.
Kolombiya ve Panama, kömüre dayalı elektrik üretiminden temiz enerjiye geçişi ilerletmek için çalışan ulusal ve yere hükümetler, işletmeler ve kuruluşların koalisyonu olan Powering Past Coal Alliance’a (PPCA) katıldı.
- Neden önemli? Dünyanın en büyük altıncı kömür ihracatçısı olan Kolombiya’nın PPCA’ya katılma kararı, küresel kömürden uzaklaşma sürecinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
- Plan: Kolombiya Hükümeti, madencilikle uğraşan toplulukları korurken, kömürden elektrik üretimini aşamalı olarak durdurmaya yönelik bir plan geliştirmek üzere PPCA ile birlikte çalışacak.
- Kolombiya-Türkiye: Kolombiya, aynı zamanda Türkiye’nin en çok kömür ithalat ettiği ülke konumunda.
Strategic Perspectives tarafından hazırlanan yeni bir rapor Avrupa Yeşil Mutabakatı, Çin’in 14. Beş Yıllık Planı, Hindistan’ın Enerji Koruma Yasası, Japonya’nın Yeşil Büyüme Stratejisi ve son olarak ABD Enflasyon Azaltma Yasası gibi ulusal geçiş planlarının nasıl endüstriyel büyümenin lokomotifleri haline geldiğini gösterdi.
- Neden önemli? Beş büyük ekonominin temel karbonsuzlaşma teknolojilerindeki üretim, dağıtım ve yatırım performanslarını ilk kez karşılaştıran çalışma, net sıfır geçiş politikalarının rekabet gücünün enerji güvenliğini ve gelecekteki ekonomik refahı önemli ölçüde güçlendirdiğini ortaya koydu.
Enerji araştırma dergisi Joule‘de yayınlanan yeni bir makale, ısı pompalarının soğuk ve sıfırın altındaki sıcaklıklarda petrol ve gaz bazlı fosil ısıtma sistemlerinden iki ila üç kat daha verimli olduğunu gösterdi.
- Neden önemli? Bu bulgu, soğuk hava performanslarını sorgulayan haberlerin aksine, standart ısı pompalarının neredeyse tüm Avrupa evleri için uygun olduğunu gösteriyor.
- Perspektif: Isı pompası kullanımı 2022 yılında %11 oranında arttı ve bazı ülkelerde son 12 ayda ısı pompası pazarı geçmişe kıyasla iki katından fazla büyüdü. Uzmanlar, AB’nin 2030 iklim ve enerji hedeflerine ulaşabilmesi için ısı pompaları tarafından sağlanan ısının önümüzdeki 10 yıl içinde en az üç katına çıkması gerektiğini söylüyor.
- Bir adım geriden: SEFiA’nın da aralarında olduğu iklim ve çevre alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, deprem bölgesi özelinde ve kentsel dönüşüm tartışmaları çerçevesinde binalarda yenilenebilir kaynaklara dayalı ısıtma ve soğutma sistemlerine ilişkin görüş ve taleplerini paylaşmış; ısı pompası kullanımının yaygınlaştırılmasının, Türkiye’nin karbonsuzlaşması bağlamında, gerçekçi bir adım olarak görülebileceğini vurgulamıştı.
2023 yılı, iklim gündeminin aciliyetini tekrar gözler önüne seriyor. Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) kapsamında ülkeler arası rekabetçilik tartışmaları gündeme getiriliyor. Türkiye, uluslararası iklim diplomasisinde, Cumhurbaşkanının 2021 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında açıkladığı 2053 net sıfır hedefinin aksine attığı adımlarla, uyumsuz bir görüntü çiziyor. COP28’in etkileri, güncel bir konu olarak hâlâ tartışılıyor.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
İklim aciliyeti ile karşı karşıyayız
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6. Değerlendirme Raporu’nun son bölümü olan İklim Değişikliği 2023’e göre küresel yüzey sıcaklığı 1970’ten bu yana, son 2000 yıldaki diğer 50 yıllık dönemlerden, daha hızlı artıyor.
- 1,5 derece hedefine ulaşılabilmesi için dünya genelinde karbondioksit emisyonlarının 2030 yılına kadar %48, 2040 yılına kadar %80 ve 2050 yılına kadar ise %99 oranında azaltılması gerekiyor.
- Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Net Sıfır Yol Haritası’nın yeni güncellemesine göre, küresel yenilenebilir enerji kapasitesi 2030 yılına kadar üç, enerji verimliliği iyileştirmelerinin yıllık oranı ise iki katına çıkması gerekiyor.
Avrupa Birliği’ndeki gelişmeler odağında ülkeler arası rekabetçilik tartışmaları gündeme taşınıyor
2022 yılı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan süreçte gıda-enerji fiyatlarındaki artış ve tedarik zincirindeki aksaklıklar ekseninde değerlendirilmiş; Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya bağımlı enerji politikasında attığı karşı adımların yenilenebilir enerjiye geçişteki etkileri analiz edilmişti. Bu yıl gündem, özellikle SKDM’ye geçiş döneminin 1 Ekim 2023 itibarıyla başlamasıyla, ülkelerin piyasadaki rekabetçi konumlarını nasıl koruyacakları etrafında şekillendi.
COP28: Sonun başlangıcı mı?
COP28, fosil yakıt çağının sona erdiğine işaret etmesi ile ülkelerin fosil yakıtların yerini temiz enerjinin alması gerektiği ve 2050 yılının küresel net sıfır için hedef yıl olduğu konusunda hemfikir olduklarını göstermesi bakımından önem arz ediyor. Fakat 100’den fazla ülkenin COP28 nihai anlaşmasında fosil yakıtlardan çıkış dilinin yer alması talebi, kendisine yer bulamadı. Finansman ile fosil yakıtlardan çıkış/azaltım tartışmaları ekseninde COP28 birçok eleştiriyle de karşı karşıya kaldı
- Türkiye: Türkiye COP28’de iklim kriziyle güçlü bir şekilde mücadele etmek için hazırlanan küresel yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği taahhüdü dâhil birçok deklarasyona imza atmadı. İklim değişikliği kaynaklı afetler için oluşturulan Kayıp ve Zarar Fonu’ndan yararlanmak istediğini belirtti. Oysa ki Türkiye dünyanın en gelişmiş 20 ülkesi (G20) arasında, dünyada en çok sera gazı salan 15. ülke konumunda ve ulusal sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar %30’dan fazla artırmayı öngören iklim hedefini henüz daha iddialı bir hedefle güncellemedi. Bugüne kadar herhangi bir finans taahhüdünde bulunmadı.
Yeni santral ve kömür teknolojileri yatırım planları, Türkiye, makul iklim hedeflerinden git gide uzaklaştırıyor
Türkiye, 2023 yılını açıkladığı Ulusal Enerji Planı ile karşıladı. Fosil yakıtların elektrik üretimi payındaki düşüş ümit verici olsa da planda 3,2 GW olarak öngörülen yeni kömür kapasitesi kurulumu, 2035 yılına kadar ikinci bir nükleer santral yapımının planlanması ve birincil enerji talebinde nükleer payının 2053 yılına kadar yaklaşık %30’a çıkacağı öngörüsü eleştirildi.
24-25 Nisan’da düzenlenen 4. Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi’nde, Enerji Planı’nda ancak maliyetlerin düşmesi ve verimliliğin artması durumunda üretim portföyüne dâhil edilebileceği belirtilen (ve yanıltıcı bir iklim çözümü olan) karbon yakalama teknolojilerinin 2030’a kadar yerli kömür santrallerinde sisteme dâhil edilmesinin öngörüldüğü belirtildi.
Türkiye, Ulusal Katkı Beyanı‘nı güncelleyerek 15 Nisan’da BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekreteryası‘na sundu. 2015’te %21 olarak açıklanan emisyon artışını azaltma taahhüdü, 2030 için %41 olarak güncellendi. Hedef kapsamında, emisyonlarının 2038 yılına dek sürekli artacağı ve o yıl pik seviyeye ulaştıktan sonra azaltıma başlanması öngörülüyor. Oysa bu durum, emisyonların 2030 yılına kadar %33, 2028 yılına kadar ise %47 artması anlamına geliyor.
Kimsenin işsiz kalmadığı bir ‘‘kömürden çıkış’’ mümkün
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanı’na 24 Temmuz sabahı girilerek ağaçların kesimine başlandı. Sivil toplum kuruluşları, ağaçların kesimine başlanmasının ardından, Akbelen Ormanı’nın kömür çıkarmak amacıyla yok edilmek istenmesine karşı ortak çağrıda bulundu.
- SEFiA ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) hazırladıkları Kömüre Dayalı İstihdamdan Çıkış başlıklı rapor, tam bu noktada Türkiye’de elektrik üretiminde kömürden çıkışın sektör istihdamında yaratabileceği muhtemel sorunları ve çözüm önerilerini inceliyor.
- Bu kapsamda öne çıkan bir diğer çalışma olan, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), CAN Europe ve SEFiA tarafından hazırlatılan Adana-Tufanbeyli Enerji Geçişinde Sosyal Kırılganlık Analizi başlıklı rapor ise –enerji geçişinde sosyal ve ekonomik etkileri dikkate alan ve sosyal adaleti gözeten kapsamlı stratejiler oluşturulabilmesi için– kömürlü termik santraller ile enerji üretimi ve kömür üretimi faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerin sosyal kırılganlık bakımından avantajlı ve dezavantajlı yönlerini inceliyor.
Deprem sonrasında yeniden inşa tartışmaları
Türkiye’de iklim gündeminin en önemli tartışma başlıklarından birini Büyük Kahramanmaraş Depremi oluşturdu. İklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, sundukları çalışmalar ve girişimlerle bölgede yeniden inşa sürecine katkı sunmayı hedefledi:
- SEFiA’nın da aralarında bulunduğu iklim konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları, güneş enerjisinin acil müdahale aşamasında, geçici konut alanlarında ve yeniden inşa sürecinde kullanıma dair Deprem Acil Müdahale,Toparlanma ve Yeniden İnşa Sürecinde Güneş Enerjisinin Rolü başlıklı bir öneri metni hazırladı.
- Kahramanmaraş depremleri sonrasında toparlanma/yeniden inşa sürecinde binalarda yenilenebilir kaynaklara dayalı ısıtma ve soğutma başlıklı pozisyon metninde ise deprem bölgesi özelinde ve kentsel dönüşüm tartışmaları çerçevesinde binalarda yenilenebilir kaynaklara dayalı ısıtma ve soğutma sistemlerine ilişkin görüşlerini/taleplerini paylaştı.
2022’de öne çıkan diğer SEFiA yayınları
- Karbon Yakalama Teknolojileri Gerçekten İklim Dostu Mu? başlıklı değerlendirme yazısında, karbon yakalama teknolojilerinin fosil yakıt kullanımını desteklediği ve yeşil dönüşümde gecikmeye yol açan kısıtlı/maliyetli bir çabayı işaret ettiği belirtiliyor.
- Küçük Modüler Reaktörler (SMRs): Neden gündemde? Ne kadar gerçekçi? başlıklı değerlendirme yazısında, iklim değişikliğiyle mücadele yolunda son zamanlarda önemli bir araç olarak lanse edilen SMR’lerin güvenilir ve düşük maliyetli bir çözüm olmadığı ortaya koyuluyor.
- İlki geçtiğimiz sene yayımlanan İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Araştırması: BIST 30 Firmalarının Görünümü 2023 başlıklı raporun 2023 verileri, şirketlerin iklim krizi ile mücadele yolunda attıkların adımların hâlâ gerekli seviyeye ulaşmadığını ortaya koyuyor.
- Yeşil Ekonomi ve Yeşil Karmaşıklık Analizi başlıklı araştırmada Türkiye’nin mevcut üretim kabiliyetlerinin belirlenmesi ve alternatif karmaşık ürünlerin üretimine olan uzaklığının hesaplanması amaçlanıyor.
Medyada SEFiA
Sosyal medya hesaplarımıza verdiğiniz destek için ayrıca teşekkür ederiz! Tüm sosyal medya platformlarında 4.5 milyondan fazla görüntüleme ve 70 bin web sitesi ziyareti aldık.
Bu süreçte web sitemiz üzerinden en çok ziyaret edilen raporumuz Türkiye Çelik Sektörü Raporu: Üretim, Ticaret ve Karbonsuzlaşma Süreci, en çok ziyaret edilen analiz yazımız Karbon Yakalama Teknolojileri Gerçekten İklim Dostu Mu? ve en çok ziyaret edilen blog yazımız İklim Değişirken Para Politikası oldu.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) ve BM İklim Değişikliği Üst Düzey Şampiyonları tarafından bu yıl ikincisi paylaşılan “The Breakthrough Agenda Report 2023”e göre, toplam küresel emisyonların yaklaşık %5’inden sorumlu olan çelik sektörünün, 2030 yılına kadar emisyon salımını %25 oranında azaltması gerekiyor.
- Çelik sektörü, yüzyıl ortasına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefini karşılayacak şekilde bir gelişim göstermiyor: 114 milyon tonluk geleneksel, yüksek emisyonlu çelik tesislerinin inşa edilmekte veya planlama aşamasında olduğunu bildiren rapor, 2025’e kadar yaklaşık 90 milyon ton yeni yüksek emisyonlu yüksek fırınların ekleneceğini vurguluyor. Raporda ayrıca, sıfıra yakın emisyonlu çelik tesisleri için yapılan duyuruların geçen yıla göre iki katından fazla artarak 13 milyon tona ulaştığı fakat bunun 2030’a kadar gereken 100 milyon tonun üzerindeki miktarın çok altında kaldığının da altı çiziliyor.
Çelik sektörünün 2030 hedeflerini karşılamaya yardımcı olacak şekilde, önümüzdeki 1-2 yıl içinde uluslararası işbirliğini güçlendirmek için acil önceliklere işaret eden beş öneri sıralanıyor: (i) Düşük emisyonlu ve sıfıra yakın emisyonlu çelik için ortak tanımlar üzerinde anlaşmalıdır. (ii) Sıfıra yakın emisyonlu çelik tedarik taahhütlerinin kapsamını gelecekteki çelik taleplerinin önemli bir bölümünü kapsayacak şekilde artırmalıdır. (iii) Önde gelen üretici ve tüketici ülkeleri de içerecek şekilde stratejik bir diyalog başlatılmalıdır. (iv) Büyük çelik üretim bölgelerinde ticari ölçekte pilot projeler belirlenmelidir. (v) Sıfıra yakın emisyon teknolojilerine yönelen sanayi geçişini destekleyen fonlar, önemli ölçüde artırılmalıdır.
Çelik sektörünün 2030 hedeflerini karşılamaya yardımcı olacak şekilde, önümüzdeki 1-2 yıl içinde uluslararası işbirliğini güçlendirmek için acil önceliklere işaret eden beş öneri sıralanıyor: (i) Düşük emisyonlu ve sıfıra yakın emisyonlu çelik için ortak tanımlar üzerinde anlaşmalıdır. (ii) Sıfıra yakın emisyonlu çelik tedarik taahhütlerinin kapsamını gelecekteki çelik taleplerinin önemli bir bölümünü kapsayacak şekilde artırmalıdır. (iii) Önde gelen üretici ve tüketici ülkeleri de içerecek şekilde stratejik bir diyalog başlatılmalıdır. (iv) Büyük çelik üretim bölgelerinde ticari ölçekte pilot projeler belirlenmelidir. (v) Sıfıra yakın emisyon teknolojilerine yönelen sanayi geçişini destekleyen fonlar, önemli ölçüde artırılmalıdır.
Çelik sektörünün Türkiye’deki görünümü
İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) “Türkiye Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşması: Mevcut Durum” başlıklı raporu ise Türkiye’de çelik üretiminin karbonsuzlaşması konusunda ilgili paydaşlar için temel bilgi ve göstergeleri ortaya koyuyor.
- Neden önemli? Rapor, ham çelik üretimi sektörünün toplam emisyonlarını tesis bazında hesaplayan Türkiye’deki ilk çalışma.
- Görünüm: Çelik sektörü, Türkiye’nin enerji tüketiminin yaklaşık %7’sinden ve sanayideki enerji tüketiminin yaklaşık %22’sinden sorumlu. Sektör sebep olduğu 40 milyon ton emisyon ile ülkenin toplam emisyonlarının %7’sini oluşturuyor.
2022 itibariyle Türkiye’de 27 elektrik ark ocaklı (EAF), 11 indüksiyon ocaklı (İF) ve 3 adet entegre çelik tesisi (Yüksek Fırın – BF/Bazik Oksijen Fırını – BOF) çelik tesisi olmak üzere toplam 41 adet ham çelik üretim tesisi bulunuyor: Birim üretimde 9-10 kat daha fazla enerji tüketen entegre tesislerin çelik üretimi için ihtiyaç duyduğu enerjinin yaklaşık %90’ı kömürden %7’si ise fosil gazdan elde ediliyor. Elektrik ark ocaklı tesislerde ise tüketilen enerjinin yaklaşık %60’ı elektrik enerjisinden, %32’si fosil gazdan geliyor.
- Perspektif: BF-BOF için ağırlıklı olarak demir cevheri, kömür ve geri dönüştürülmüş çelik kullanılırken; EAF, çeliği çoğunlukla geri dönüştürülmüş çelik ve elektrik kullanarak üretir. Güncel verilere göre, toplam küresel çeliğin %70,7’si BF-BOF yolu kullanılarak üretilirken, yaklaşık %28,9’u EAF yoluyla üretilmektedir.
Değerlendirmeler
Türkiye, ham çelik üretimini büyük oranda hurda çeliğin eritilmesi ile gerçekleştiriyor. Böylece dünyanın önde gelen diğer çelik üreticisi ülkelerine göre daha düşük bir emisyon yoğunluğuna sahip. Fakat mevcut durumdaki gidişatın değişmediği bir senaryoda, küresel pazardaki karbonsuzlaşma ivmesinin gerisinde kalınabileceği belirtiliyor.
- Mevcut durum: Ham çelik üretimindeki dolaylı ve doğrudan tüm emisyonlar dikkate alındığında elektrik üretiminin yüksek CO2 yoğunluğu (Kapsam 2) ve hammaddelerin çıkarılma/lojistik emisyonları (Kapsam 3) nedeniyle, çelik üreticilerinin birim üretim başına CO2 emisyonları artış gösteriyor.
- Topyekûn bir dönüşüm: Türkiye’de yüksek emisyonlu sanayi sektörlerine bağlayıcı azaltım hedefleri tanımlayan uzun dönemli bir yasal çerçeve henüz bulunmuyor. Rapor, sektörde iş sağlığı ve güvenliği, hava kirliliği ve çevre kirliliği performansı gibi başlıklardaki performansını daha yukarıya taşıyacak topyekûn bir dönüşümün ihtiyacını vurguluyor.
- Sınırda Karbon Denkleştirme Mekanizması: Avrupa Birliği (AB) Sınırda Karbon Denkleştirme Mekanizması’nın yakın bir gelecekte yürürlüğe gireceği göz önünde bulundurulduğunda, sektörün; tüm tedarik zincirini kapsayan yeni pazar koşullarına uyumunu hızlandıracak şekilde harekete geçmesinin, küresel ölçekte Türkiye’ye rekabet avantajı getirebileceğinin altı çiziliyor.
SEFiA İklim Gündemi ekibi olarak takip ettiğimiz değerlendirme yazılarını ve diğer önemli gelişmeleri derliyoruz:
- Türkiye’nin Çin ile nükleer enerji görüşmeleri
- Aşırı hava olayları geçtiğimiz 40 yılda 2 milyondan fazla ölüme yol açtı.
- Yüzyıl sonunda, Türkiye’nin %30’undan fazlası “kurak” veya “yarı kurak” olarak sınıflandırılacak.
- Elektriğe erişimi olmayan kişilerin sayısı dünya çapında on yıllardır ilk kez geçen yıl arttı ve 760 milyona yükseldi.